Fatih Özatay Dünya Gazetesi

Genç işsizlik

Genç işsizlik oranımız yüksek. Elimizdeki en son veri Ekim 2017 için ve 15-24 yaş arasında olup da işgücüne dahil olanların (çalışan ya da işsiz) yüzde 19’unun işsiz olduğunu...

24 Ocak 2018 | 165 okunma


Genç işsizlik oranımız yüksek. Elimizdeki en son veri Ekim 2017 için ve 15-24 yaş arasında olup da işgücüne dahil olanların (çalışan ya da işsiz) yüzde 19’unun işsiz olduğunu gösteriyor. Geride bıraktığımız yılın ilk on ayının ortalaması daha yüksek: Yüzde 21.3. 2016 yılında ise bu oran yüzde 19.6 düzeyindeydi. Aynı dönemlerde genel işsizlik oranının yukarıdaki sırayla yüzde 10.3, 11.1 ve 10.9 olduğu dikkate alındığında, genç işsizlik oranının genel işsizlik oranının nerdeyse iki katı kadar olduğu ortaya çıkıyor.

Peki, başka ülkelerde durum nasıl? Birkaç ülke vereyim ve önce genç, sonra da (parantez içinde) genel işsizlik oranlarını göstereyim (2016 yılı ve %): Güney Afrika: 53.3 (27.6); Yunanistan: 47.3 (21.6); Şili: 15.7 (6.5); Kore: 10.7 (3.8); Meksika: 7.7 (3.9); Almanya: 7.0 (3.9); Japonya: 5.1 (3.0). Veriler OECD veri tabanından; bu nedenle çok fazla gelişmekte olan ülke yok. Ayrıca, yüksek ve düşük değerlere sahip olan ülkeleri seçmeye çalıştım.

Birkaç saptama: Birincisi, burada gösterilen ya da gösterilmeyen ama OECD veri tabanında yer alan tüm ülkelerde genç işsizlik oranı genel işsizlik oranından çok yüksek. Dolayısıyla bu olgu dikkate alındığında Türkiye’de bir gariplik yok. İkincisi, Türkiye’den çok daha yüksek işsizlik oranlarına sahip ülkeler var. Bunların ezici çoğunluğu Avrupa krizinin merkez üssü olan ülkeler: Yunanistan ve yukarıda gösterilmemekle birlikte İspanya, İtalya gibi ülkeler. Üçüncüsü, bizden bayağı düşük işsizlik oranları da mevcut. Üstelik bunların bir kısmı yükselen piyasa ekonomilerinde (Şili ve Meksika).

Peki, genç işsizlik oranının bu kadar yüksek olmasının nedenleri neler? Bu olgunun arkasında hem iktisadi hem de işsizlik hesaplama yöntemine ilişkin nedenler var. Bu yazıda ikinci neden üzerinde duracağım çünkü biraz deşince farklı bir tablo ortaya çıkıyor. Genç işsizlik oranı şöyle hesaplanıyor: Önce 15-24 yaş arasındaki nüfustan askerde, hapishanede ve özel hastanelerde olanları çıkarılıyor. Geriye kalan rakam içinde okulda eğitim görenler, ev hanımları (ev erkekleri), işsiz olup iş aramayanlar, işsiz olup iş arayanlar ve çalışanlar var. Bunlardan son ikisinin (işsiz olup iş arayanların ve çalışanların) toplamı 15-24 yaş işgücünü veriyor. Genç işsizlik oranı denilen, dolayısıyla, 15-24 yaş arasında işsiz olup iş arayanların 15-24 yaş işgücüne bölünmesi ile elde ediliyor. Ama bu gençlerin önemli bir kısmı eğitim görüyor; tembellik edip bir kenarda oturdukları ya da iş bulma ümidini kaybettikleri için değil eğitim gördükleri için işgücüne dahil değiller. Onlar da dahil edilse işgücü rakamı yükselecek işsizlik oranı hesaplanırken paydada yer alan rakam büyüyecek ve oran küçülecek.

Avrupa İstatistik Kurumu bu saptamadan yola çıkarak 15-24 arasında işsiz olup iş arayanların 15-24 yaş arasındaki toplam nüfusa oranını da hesaplıyor. Böyle hesaplandığında genç işsizlik oranları şu değerlere düşüyor (yukarıda verilen her ülke için yok, 2016 yılı ve %): İspanya: 14.7; Yunanistan: 11.7; Türkiye: 8.2; Polonya: 6.1; Almanya: 3.5. Yine birkaç saptama: Birincisi, böyle hesaplandığında genç işsizlik oranları (aslında başka bir isim kullanmak gerekiyor) çarpıcı biçimde değişiyor. İkincisi, Türkiye’nin göreli durumu pek değişmiyor.

Ancak, farklı ülkelerde 15-24 yaş arasındaki nüfusun eğitim görme oranı çok farklı ise, ikinci hesaplama yöntemi de ülkeler arasında düzgün bir karşılaştırmaya olanak sağlamayacak. Burada, OECD veri tabanı imdadımıza yetişiyor. 15-19 ve 20-24 yaş arası kadın ve erkek nüfusun yüzde ne kadarının çalışmadığını ve eğitimde olmadığını veriyor. Durum (2016 yılı ve yüzde olarak) tabloda gösteriliyor. Böyle bakılınca, Türkiye, sorunlu Avrupa ülkelerinden (20-24 yaş arası erkek grubu hariç) ve veri tabanında verisi olan yükselen piyasa ekonomilerinden daha kötü bir durumda görünüyor.

YAZININ DEVAMI

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Havuz problemi 01 Ağustos 2018 | 237 Okunma Piyasa faizi - Merkez Bankası faizi 25 Temmuz 2018 | 679 Okunma Yatırımların verimliliği 19 Temmuz 2018 | 151 Okunma Merkez bankası bağımsızlığı kavramı 11 Temmuz 2018 | 257 Okunma Bir bakmışsınız biçim değiştirmiş 04 Temmuz 2018 | 212 Okunma