Gündemle uğraşmak bu sıcakta içimden hiç gelmiyor. Karda kışta o kadar yazı yazdım/yazdık ısının çok yükselme olasılığının oldukça fazla olduğuna dair, yetmedi; anlattım/anlattılar. Şimdilik yeni bir “ısı” yazısına gerek yok; arşivde yeteri kadar var.
Seçimin gürültüsü patırtısı içinde yeterince ele alınamadı şu “PTT’nin T’sini satarak Türkiye ekonomisinin 1993-1994’teki sorunlarını halletme” savı. Oysa o hararetli gündemde bile başka dert edecek bir şey yokmuş gibi kişisel kaygılar ağır basmış, dert etmiştim: “Yahu nasıl atladım ben bu işi; 1994 krizi üzerine o kadar da yazıp çizmişliğim, ‘akademik ekmek yemişliğim’ var. Olmadı, yakışmadı bana” diye hayıflandım. Kısmet bu sıcak mı sıcak yaz gününeymiş; açtım “Finansal Krizler ve Türkiye” adlı kitabımın beşinci baskısının üçüncü bölümündeki (bu, ne bir reklamdır ne de ilandır) rakamlara bir daha göz attım.
Şöyleymiş 25 yıl önceki (1993’teki) durum: Bütün kamu kesiminin sadece o yıl için bulması gereken finansman, gayri safi yurtiçi hasılamızın (GSYH) yüzde 7.7’si düzeyindeymiş. Toplam kamu borcu ise GSYH’nin yüzde 29’u kadarmış. Bunun yüzde 56’sı ise dış borçmuş. Bu arada bir not: Rakamların hepsini sonradan yüzde 30 kadar artırılan GSYH rakamlarına göre düzenledim. Yoksa o zamanki GSYH verilerine göre bu oranlar yüzde 30 kadar da yüksek; mesela kamunun finansman ihtiyacı GSYH’nin yüzde 10.3’ü. Her neyse… Sonuçta GSYH’ye oranladığımıza ve yeni GSYH değeri de elimizde olduğuna göre yazının ulaşmak istediği nokta açısından ortada bir sorun yok. 1993 yılı GSYH’miz 215.7 milyar dolar düzeyindeymiş.
Bu kadar yeter. Bu rakamları kullanarak PTT’nin o zamanki T’sinin değerini (ileri sürülen sava göre elbette) yaklaşık olarak hesaplamak mümkün. Şüphesiz farkındayım; PTT’de iki tane ‘T’ var. O zamanki haberlere göre söz konusu ‘T’, Telekom imiş. Bir de şu noktayı hatırda tutmak gerekiyor: Dünyanın hangi ülkesinde olursa olsun kamu kesiminin GSYH’nin yüzde 7.7’si kadar açık vermesi (finansmana ihtiyacı olması) çok ama çok büyük bir sorundur. O ülkede işlerin şirazesinden çıktığının bir göstergesidir. Hele, bu açığı azaltıcı önlemler alınmıyorsa.
Türkiye’nin kamu kesimi açığını finanse etmesi için 1993’te bulması gereken finansman bu rakamlara göre yaklaşık 19 milyar dolar kadarmış. PTT’nin T’si o zaman ne kadar ederdi bilemiyorum. İddiaya göre 40 milyar dolarmış. “Eeee ne var bunda 40, 19’dan büyük diyebilirsiniz” elbette ama demeyin lütfen. İlkokuldaki havuz problemlerini hatırlayın: Havuzun altındaki borudan havuz dakikada şu kadar su kaçırıyor, havuzun üzerindeki borudan ise havuza dakikada şu kadar su dolduruluyor, falan… Şimdi sorun şu ki 1993’te bizim havuzdan 19 milyar dolarlık su dışarı akmış ve bu bir seferlik değilmiş. Mesela 1992’de 17 milyar dolar kadar su kaçırmış havuz. Oysa yukarıdaki musluk (PTT’nin T’si) bir kezlik havuza su akıtacak. Bu durumda yine basit bir hesap şunu söylüyor bize. Gerçekten iddia edildiği gibi PTT’nin T’si 40 milyar dolar ise (ne T’ymiş diyebilirsiniz elbette), havuzun altından kaçan sadece iki yıllık suyu karşılayabilecek düzeydeymiş.
Sanırım şunu anlamakta zorluk çekiyoruz: Su kıymetli. Yukarıdan akan suyu özenle korumak gerekiyor: Onun yolu da havuzun su kaçırmasını engelleyici önlemler almaktan geçiyor. Ha, günümüz için 25 yıl önceki bu havuz probleminden bir ders çıkar mı? Bilemem; dedim ya sıcak gündemle bir işim yok benim…