Bugün yatırımların kalitesi hakkında yazmak istiyordum. Ancak Merkez Bankası yasasında yapılan son değişiklikler hiç hesapta olmayan bir konuda “merkez bankası bağımsızlığı” hakkında yazmama yol açtı. Bu yazı için özel bir çaba harcamama gerek de yok; bu açıdan şanslı” sayılırım. “Parasal İktisat: Kuram ve Politika” adlı kitabımın dördüncü baskısının on birinci bölümünden kısa alıntılar yapacağım.
“Merkez bankası bağımsızlığı kavramını çeşitli düzlemlerde ele alabiliriz. Bir tanesi şu: ‘Araç bağımsızlığı’ ve ‘amaç bağımsızlığı’ ayrımı. Bir diğerinde ‘yasal bağımsızlık’ ile ‘gerçek hayattaki (fiiliyattaki)’ bağımsızlık ayrımına dikkat çekiliyor. ‘Ekonomik bağımsızlık’ tanımı var. ‘Politik bağımsızlık’ tanımı da yapılıyor.
Araç bağımsızlığı merkez bankalarının amaçlarına ulaşmak için ne
tür para ve döviz kuru politikası aracı kullanmak istiyorlarsa
onları istedikleri gibi kullanmakta özgür olmaları anlamına
geliyor. Merkez bankalarının en önemli araçlarından biri çok kısa
vadeli faizler. Politika faizi olarak da adlandırılıyor bu kısa
vadeli faiz. Araç bağımsızlığına sahip bir merkez bankasının
politika faizi hakkında karar alırken hükümete danışması söz konusu
değil.
Merkez bankası amacını kendisi belirliyorsa amaç bağımsızlığına
sahip oluyor. Amaç hükümet tarafından belirleniyorsa, o merkez
bankasının amaç bağımsızlığı olmuyor. Öte yandan amaç
bağımsızlığının demokratik açıdan uygun olmadığı ileri sürülüyor.
Bir merkez bankası amaç bağımsızlığına sahip olmayabilir ama araç
bağımsızlığı kazanmış olabilir. Bu bir çelişki değil. Aksine
demokratik açıdan bunun daha istenilir bir özellik olduğu ileri
sürülüyor.
Bir merkez bankasının kamu kesimine kredi açması yasal olarak
yasaksa o merkez bankasının ekonomik açıdan bağımsız olduğu
belirtiliyor. Bu da önemli bir kavram. Ekonomik bağımsızlığa sahip
bir merkez bankası, dolayısıyla bütçe açıklarının finansmanında
kullanılamaz. Bu nedenle, yüksek enflasyona ve hiperenflasyonlara
giden yolu tıkıyor ekonomik bağımsızlık.
Ekonomik bağımsızlığın istikrarı bozucu uygulamaları engellemek
açısından yeterli olmadığını da belirtmek gerekiyor. Bir merkez
bankasının burada tanımlandığı biçimiyle ekonomik bağımsızlığı olsa
bile faiz politikasına karışabilir hükümet. Sözgelimi para
otoritesine faizleri düşür ‘emri’ gelebilir, ekonomik bağımsızlığı
olsa da. Bu açıdan ekonomik bağımsızlık ancak araç bağımsızlığı ile
birlikte bir anlam kazanabilir.
Politik bağımsızlık merkez bankası başkanının atanma ve görevden alınma biçimi, başkanın görev süresi, merkez bankası yetkilileri ile hükümet temsilcilerinin yasal görüşme sıklıkları, merkez bankasının üst organlarında (banka meclisi, yönetim komitesi gibi) hükümet temsilcilerinin ne ölçüde bulundukları gibi unsurlara bağlı. Mesela hükümet her istediğinde merkez bankası başkanını değiştirebiliyorsa, merkez bankasının politik bağımsızlığından söz etmek mümkün değil. Ya da merkez bankası başkanının görev süresi çok kısaysa, merkez bankası başkanının yeniden atanma baskısı hissedeceği ve kararlarını ona göre alabileceği düşünülüyor. Keza, merkez bankasının üst organlarına hükümet istediği gibi atama yapıp, o atadıklarından memnun olmadığında hemen görevden alabiliyorsa yine merkez bankası bağımsızlığından söz etmek mümkün değil.
Açık ki ‘kâğıt üzerinde’ bağımsız olan bir merkez bankası uygulamada bağımsız olmayabilir. Çarpıcı bir örnek: Arjantin’de 1950-1989 döneminde merkez bankası başkanının yasal görev süresi dört yılmış. Ancak o dönemde merkez bankası başkanlarının ortalama görev süreleri yaklaşık bir yıl olmuş! Bunun önemli bir nedeni olarak her hükümet değişikliğinde, hatta her maliye bakanı değişikliğinde merkez bankası başkanının da istifa etmesi geleneğini gösteriyorlar.