Hürriyet yazarı Ayşe
Arman, yaptığı röportajlardan para alıyormuş.
Menajerleri varmış. Röportaj
isteyen, önce bu kişiye ulaşıyor, ödemeyi yapıyor, sonra söyleşi
faslına geçiliyormuş. Hem de saklı gizli değil ha,
açıktan.
Vay canına! Mesleğin geldiği
noktaya bakar mısınız?
***
Paralı kalemşorlar,
bunlar...
Davet edildikleri seyahatler için
'Ben şu gazeteyi istemiyorum, şunu çağırırsanız gelmem, bunu davet
edin' diyerek koca koca firmaları parmağında oynatanlar,
bunlar...
Birlikte akçeli işler yaptıkları
iş adamından dayak yiyenler, bunlar...
Köşesinde ve sosyal medya
hesaplarında şahsi menfaatleri için gizli reklam yapanlar,
bunlar...
'Araç test edeceğim' diyerek
aldığı otomobille tatile çıkanlar ve altı ay teslim etmeyenler,
bunlar...
PR'cılardan geçinenler,
bunlar...
Hep bunlar...
***
Ama el üstünde tutulanlar da
bunlar.
Devlet nezdinde, AK Parti'de
itibar görenler de bunlar...
Gelin görün ki... Diz boyu
balçığa saplanıp, basın ahlak ve ilkelerinden bahsedenler de
bunlar...
İşte ben 'bunlar'a isyan
ediyorum...
Park ayağıma
geldi
Romanya'nın başkenti Bükreş'te
bile ta 1965 yılında devasa bir park yapmışlar.
Ortasına bir suni gölet
kondurmuşlar. Park hafta sonları dolup taşıyor.
Küçük büyük, genç yaşlı herkes
oksijen deposunun arasında yürüyüş yapıyor.
Tineretului Park’ı gördüğümde çok
etkilenmiş "Neden bizde böyle bir yer yok" diye
hayıflanmıştım.
Park iki yıl sonra ayağıma
geldi.
İstanbul'un
ilk millet bahçesi Başakşehir'de
açıldı.
Bizim eve beş dakika. Dün sabah
ilk işim eşofmanlarımı giyip parka gitmek oldu.
Hava biraz yağmurluydu. Onun için
benim gibi meraklı üç beş kişiden başka gelen yoktu.
Açıkçası park çok hoşuma gitti.
Küçük meydanları, yürüyüş parkurları, oyun alanları, camisi, piknik
bölümü ve göleti ile gayet güzel olmuş.
Park kuzeydeki beton yoğunluğunu
dengelemiş.
Keşke hazır ağaç dikilseymiş.
Fidanların büyümesi biraz zaman alacak. Park, işte o zaman çok daha
güzel olacak.
İnşallah Başakşehirliler sahip
çıkar. Çünkü eserler insanla ayakta kalıyor.
Millet parkının beş kilometre
kuzeyinde Şamlar Ormanı var. Tam bir tabiat harikası.
Ne var ki, biraz ormanın içlerine
doğru gitseniz kamyon kamyon çöp toplarsınız.
B'ağlamalı'
eğitim
Süper liseli eğitim, ders
geçme ve kredi sistemiyle eğitim, 8 yıl kesintisiz zorunlu eğitim,
taşımalı eğitim, meslek liseliye sınavsız geçişli eğitim, 12 yıl
zorunlu eğitim, 4+4+4 kademeli eğitim, özel okullara teşvikli
eğitim, el yazısıyla eğitim, tabletle
eğitim...
Bunlar aklıma ilk gelen Millî
Eğitim projeleri.
Sistemde sürekli değişiklikler
oluyor. Bir bakanın yaptığını diğeri bozuyor.
Son Bakan Ziya Selçuk da
'bağlama'lı eğitimi başlatacakmış.
Bakanlık, öğrenciler için 85 bin
bağlama, 3 bin piyano alacakmış.
Bu sefer oldu oldu. Olmadı
çocuklar çalar biz oynarız...
Sürekli akort edilen bu sistemde
oynatmaya az kaldı zira.
Üçü bir
arada
Doğan
Medya el değiştirdikten sonra, bütün marjinaller sağa
sola dağıldı.
Kimi Cumhuriyet'e kapak attı,
kimi Birgün'e. Nevşin Mengü ve Banu Güven gibi ekran yüzleri de
yabancı mecralarda yer buldu. Ama çoğu silinip gitti.
Bu sıralar, sağ muhalif / liberal
kesimde de bir hareketlilik var.
Saadet Partisinin yayın
organı TV5, yeni yayın döneminde ağırlığını
Karar gazetesi yazarlarının oluşturduğu bir grup gazeteciyle
anlaştı.
Yıldıray Oğur, Ahu Özyurt, Ali
Bayramoğlu, Etyen Mahçupyan, Emre Bağce, Osman Altuğ, İbrahim
Kahveci ve 15 Temmuz'la ilgili skandal sözler sarf eden Cihangir
İslam, TV5'te arzıendam edecek isimler arasında.
Yayın Yönetmeni Mustafa Yılmaz
"Medyanın kutuplaştığını, herkesin kendi taraftarını ekranlara
çıkardığını, kendilerinin de bu anlamda farklı bir açılımla makul
muhalefet yapacaklarını" söylüyor.
Doğrusu kanalın bu baskın medya
atmosferinde bir rüzgâr oluşturması zor.
Ama neticede adı geçen isimler
kendilerine ekranda bir yer bulacak, kanal adını duyuracak, Saadet
Partisi de seçime giderken görüşlerini farklı isimler üzerinden
ifade etme fırsatını yakalayacaktır.