Bundan sekiz on yıl kadar
önceydi.
Devlet İstanbul’da engelliler
için okul inşa etmiş. Fakat masa ve sıra gönderilmemiş, öğretmen
ataması yapılmamış.
İhbarı alınca muhabir
arkadaşlarımızdan birini gönderdik.
Velilerle görüştü. Haberi
yayınladık ama ses seda çıkmadı.
Altı ay sonra okul müdürüyle
karşılaştım.
“Hocam ne yaptınız?” diye
sordum.
“Sorma” dedi gülerek “Sizin
haberden bir hafta sonra Ankara’dan bir kamyon dolusu masa sandalye
geldi. Sabahın beşinde okulun bahçesine indirip gitmişler. Bu sene
İstanbul’a tayin edilen özel eğitim öğretmenlerinin tamamını bizim
okula gönderdiler. Yalnız hakkımda soruşturma açtılar. Ama n’apalım
maksat hasıl oldu.”
***
Bu hadiseden bir yıl sonra Güneydoğu’daki bir köy okulundan mail aldım. Ataması yeni yapılan bir hanım öğretmenimiz, okulu için yardım talebinde bulunuyordu. Sınıfının fotoğrafını çekmiş. Anaokulu öğrencileri ufak bir kilim üstüne sıralanmış, betonda ders çalışıyorlar. Yardım eden çıkar diye gündeme aldım. Toplantıda çok beğenildi. Manşetten verdik.
Bu hadiseden bir yıl sonra Güneydoğu’daki bir köy okulundan mail aldım. Ataması yeni yapılan bir hanım öğretmenimiz, okulu için yardım talebinde bulunuyordu. Sınıfının fotoğrafını çekmiş. Anaokulu öğrencileri ufak bir kilim üstüne sıralanmış, betonda ders çalışıyorlar. Yardım eden çıkar diye gündeme aldım. Toplantıda çok beğenildi. Manşetten verdik.
Ertesi gün kıyamet koptu.
Telefonlarımız susmadı. Yanlış anlamayın yardım etmek isteyenler
değil ha… Arayanlar Bakanlık’tan…
Silsile hâlinde herkes alarma
geçirilmiş.
Valilik telaşa kapılmış, il
millî eğitimi ‘işi çözün’ diye görevlendirmiş.
Onlar da gidip okulu bir
güzel döşemişler. Sobayı kurmuşlar.
Akşamüzeri “İddialar asılsızdır”
açıklaması geldi. Sonra da ajanstan pırıl pırıl sınıf, fotoğraf
eşliğinde haberi servis edildi.
Güya bakanlık manşetimizi
yalanlıyordu. Oysa fotoğraflar ortadaydı.
Genç öğretmen hakkında soruşturma
açıldı. Sorumlular koltuğu kurtardı.
Biz ise sınıfın jet hızıyla nasıl
döşenebildiğini gördük. Haberden maksat hasıl oldu.
***
Geçtiğimiz günlerde Muş’tan gelen
bir haber beni biraz eskilere götürdü. Bir anne, eski battaniye
parçasından çocuğuna çanta yapmış. O da sırtına alıp okula gitmiş.
Ücretli öğretmen, fotoğrafını çekip paylaşmış. Bu trajik kare
sosyal medyada aldı yürüdü.
Millî Eğitim soruşturma
başlattı. Öğretmen hemen görevden uzaklaştırıldı. Bir de hakkında
“PKK yandaşı” diye yakıştırma yapıldı. Ama “Madem öyleydi, böyle
birine nasıl öğretmenlik yaptırıldı?” diye soran olmadı.
Öğrencilere Türkiye genelinden hediyeler yağdı.
Okula kadrolu öğretmen atandı.
Yetkililer yine koltuğu kurtardı. Maksat hasıl oldu. Ama yardım
çığlığı öğretmene pahalıya patladı!..
CHP’nin karın
ağrısı
-Emrindeki askerî savcılık,
emrindeki bazı askerler hakkında soruşturma açarken susan
kimdi?
-Emrindeki bazı askerler
mahkemede internet andıcı için “Komutana arz edilmişti. Onun
onayıyla yürürlüğe girdi” itirafında bulunurken üstüne alınmayıp
haberinin olmadığını söyleyen kimdi?
-Pekiyi Harbiye öğrencileri en
çok, şok mangalarla kimin zamanında ordudan atıldı?
Meclis Genel Kurulunda Hulûsi
Akar’a atarlanan CHP’lilerin aklına İlker Başbuğ ile ilgili bu
soruları sormak gelmez.
Çünkü onlar askeri ancak
kendileri gibi düşündüklerinde sever.
1960’ta Rüştü Erdelhun’un darbe
liderliğini kabul etmediği için rütbelerini sökenlerin
ve 1990’larda Doğan Güreş’in adını “siyasetin emrindeyim”
dediği için “Takşak Paşa"ya çıkaranların çocukları, bugün aynı
itibarsızlaştırma operasyonunu 15 Temmuz’da darbecilere boyun
eğmeyen Hulûsi Akar için yapıyor.
Oda
siyaseti
Fatih Sultan Mehmet Köprüsü’nden
3,20 metre aks aralığındaki araçların geçişi yasaklandı. Araç
sahiplerinin bundan haberi yoktu. Bunun üzerine cezalar peş peşe
geldi. Esnaf eylem yaptı. Biz de sorumlu gazetecilik refleksiyle
işin takipçisi olduk. Ekonomi servisimizin gayretleriyle halkın
sıkıntısını sayfalarımıza taşıdık. Tüketici Başvuru Merkezi Başkanı
Aydın Ağaoğlu en önemli kaynağımızdı. Haksız cezalara dikkat çeken
Ağaoğlu, esnaf odalarını “Şoförler kan ağlıyor neredesiniz?” diye
göreve çağırdı. Ama duyan olmadı. Ne zaman ki TBMM Başkanı Binali
Yıldırım el attı, esnaf odaları ortaya çıktı. Duydum ki Yıldırım’ın
toplantısına kapıyı tutup meseleyi gündeme getiren Aydın Ağaoğlu’nu
içeri almamışlar.
Türkiye’de oda
başkanları niye oturdukları koltuktan bir daha kaldırılamıyor?
İşte bundan.
Yalanın
Alman'ı...
Haziran ayında İngiliz yayın
kuruluşu Reuters bir rapor yayınlamış, buna göre Türkiye’nin sahte
habere en çok maruz kalan ülke olduğu iddia edilmişti.
Almanya listede en sonlarda yer
almıştı.
Geçtiğimiz gün Alman Der Spiegel
dergisinin ödüllü muhabirinin yıllarca asılsız haber yazdığı ortaya
çıktı. Class Relotius’un imza attığı 60 küsur haberin dörtte
birinin uydurma olduğu belirlendi.
Bu haber, bir sonraki raporda
Almanların yerini değiştirir mi bilmem. Ama bizde yalan haber hemen
ortaya çıkıyor. Batı’nın yalancılığını ise onlar itiraf etmeden
kimse bilmiyor...