Cumhurbaşkanı Erdoğan, hafta içi Kanal D'de bazı
gazetecilerin sorularını cevapladı.
Abdülkadir Selvi'nin "Şehir hastaneleri konusunda muhalefetin
sesi biraz kesildi. Nasıl karşılıyorsunuz?" şeklindeki
sorusuna "Abdülkadir Bey, gereğini yapacaksın, Ahmet Bey
yapıyor bak!" diye karşılık verdi.
Cumhurbaşkanı, Selvi'ye vaziyeti köşesine aktarmasını istedi.
Muhalif kesim ise "Erdoğan gazetecilere talimat
veriyor" diye eleştirdi. Kimileri diyaloğu "utanç
verici" buldu!
Selvi, Ankara'nın iyi kulis toplayan gazetecilerinden biri. Bunu
bir kenara koymak lazım.
Ancak o diyalog eleştirilemez değil, eleştirilebilir. Belki
siyaset-basın ilişkilerine örnek bile gösterilebilir.
Ancak bunu, Türkiye'de "embedded" gazeteciliğin
feriştahlarının eleştirmesi garip!
Tarihin tozlu sayfaları onlara dair öyle rezilliklerle dolu
ki...
- Ankara temsilcilerinin karargâhtan gelecek talimat için telefon
başında nöbet tuttuğu...
- Köşe yazarlarının askerin psikolojik savaşına gönüllü nöbetçi
çavuşluk yaptığı...
- Gazetecilerin andıçlarla fişlendiği...
- İhtiyar gazetecinin "Paşam gerekirse silah kullanacak
mısınız?" diye çanak soru sorup aldığını manşete
taşıdığı...
- Devrin muktedirlerinin bile "kraldan çok
kralcılar" diye şikâyet ettiği ne günler gördük ne
günler...