HaberTürk perşembe günü
okurlarına veda etti.
"Gazete, dijitale yenildi"
diyorlar.
Bence dijitalleşme, sebeplerden
sadece biri.
HaberTürk, iyi bir
gazeteydi.
İsim babası Ufuk Güldemir
idi.
Sanırım 99
senesiydi.
İnternetin yeni yeni
yaygınlaştığı dönemde Güldemir, Türkiye'nin ilk haber sitesini
kurdu.
Onun internette temelini attığı
gazete, 1 Mart 2009 tarihinde ete kemiğe büründü ve Turgay Ciner'in
sahipliğinde basılı hâle geldi.
Ciner Grubu, gerçekten farklı bir
gazete yaptı.
Bir kere radikal bir kararla
gazetenin ebadı alışılmışın dışında küçük tutuldu. Ki bu büyük bir
riskti.
En önemli özelliği de iç içe
geçmiş, dört gazeteden müteşekkil olmasıydı.
Ekonomi, magazin, spor sayfaları
ana gazetenin içinde ama gazeteden bağımsız
tasarlandı.
İlk defa bir gazete, ağırlıklı
kuşe kâğıda basıldı.
Tasarımda da grafikte de
habercilikte de çok başarılıydı.
"Kıskanarak" söyleyebilirim,
özellikle sıcak takipte fark attılar.
Mesela, Reina saldırısından sonra
katilin izini dakika dakika sürüp herkese nal toplattıklarını hiç
unutamam.
Yani, Ciner Grubu bir gazetenin
satması için ne gerekiyorsa yaptı.
Ama ayakta tutmayı
başaramadı.
HaberTürk'te her şey
vardı.
Bir tek 'baskın ideoloji'
yoktu.
Gazete "çağ"ın ilerisindeydi ama
"dönem"e ayak uyduramadı.
Ne yandaş olabildi, ne muhalif
kalabildi.
Sistem bunun dışındakileri kabul
etmedi.
Ve gazete kepenk
kapattı.
Bitaraf
olan...
Dijitalleşmenin dünyaya mutluluk
getireceğine inanıyorduk.
Bilgi paylaşılacak, herkes her
şeyden haberdar olacaktı. Ama yanıldık.
Mesela adına "sosyal medya"
denilen mecra, bırakın sosyalleşmeyi ayrışmayı
getirdi.
İnsanların düşüncelerini ifşa
edip, hatları keskinleştirdi.
Radyonun buluşu gazeteyi,
televizyonun buluşu radyoyu bitirmedi.
Her bir kitle iletişim aracı ayrı
bir dil oluşturarak yoluna devam etti.
Fakat sosyal medya bütün
geleneksel değerleri ve alışkanlıkları altüst etti.
Sosyal medyada oluşan tavır,
gazeteciliğin ayarını bozdu, gazeteleri "mutlak taraf" olmaya
itti.
Kırılma noktası da Gezi olayları
oldu.
Yeni dünya düzeni bu. Ve böyle
devam edecek.
HaberTürk gibi anaforun dışında
kalanlar "Hadi bana eyvallah" diyecek.
Kalacak "iki buçuk
gazete" hangisi?
Turgut Özal, çok
büyük adammış.
Ta 1980'lerde bugünlere işaret
edip "İki buçuk gazete kalacak" diye buyurmuştu.
Sanırım o noktaya doğru
yaklaşıyoruz.
Bu sıralar medyada herkesin
kafasını kurcalayan soru aynı: Basılı gazetecilik bitiyor
mu?
Benim tahminlerim
şunlar:
* Bazı gazeteler dijitale dümen
kıracak. Basılı gazetecilik küçülecek ve sektör az sayıda gazete
ile yoluna devam edecek.
* Gazetelerin "haber verme"
görevi bence bitti bitiyor. Yeni dönemde ayakta kalanlar birer
fikir ve analiz yayını olacak. Ki bence gazeteciliği bu format
kurtaracak.
* Basın, tamamıyla abonelik
sistemi üzerine kurulacak.
* Habercilik önemini
yitirmeyecek.
* Devlet önceden ithal kâğıt
masrafına dayanamayan gazeteleri sübvanse ediyordu. Bu uygulama
farklı bir formatta, Basın İlan Kurumu ilanları yoluyla devam
edecek. Basılı gazetelerin serüveni bu destek devam edene kadar
sürecek.
Sana da
kalmadı Ababay!
Doğan Medya'nın Demirörenlere
satılmasının ardından gazete ve televizyonların başındaki isimler
de değişti.
Gidenler kervanına en son Posta
gazetesinin bıyığıyla ünlü yayın yönetmeni Rıfat
Ababay katıldı.
Beş altı ay kadar önceydi. Bir
dönem beraber çalıştığımız, tecrübeli editör bir arkadaş Posta
gazetesine iş başvurusunda bulunmuş.
Birim amiri 'tamam" demiş,
fakat Rıfat Ababay "Ben Türkiye, Yeni Şafak, Star vb. sağ bir
gazetede çalışan adamı almam" diyerek çizik atmış.
Geçenlerde bir yayınevi eleman
ararken "Türbanlı adayların CV'leri dikkate alınmayacaktır" diye
ilan vermişti ve tepki üzerine özür dilemek zorunda
kalmıştı.
İşte o kafa, bizim sektörde hep
canlı idi. Ababaygiller hep var oldu. Bu yüzden 'merkez medya'
sağcılara hiçbir zaman hayat hakkı tanımadı.
Buna karşılık, sol, liberal
gazeteciler sağ medya organlarında rahatlıkla çalıştı. Hatta
yönetici yapıldı.
Bugün medya gruplarının el
değiştirmesinin ve sağ tandanslı kişilerin yönetici yapılmasının
"Filan medyayı ele geçiriyorlar' diye lanse edilmesinin sebebi de o
kafadır.
Hâsılı; gazeteler, televizyonlar,
köşeler kimsenin babasının malı değil. Miadı dolan yukarıdaki 'bay
bıyık' gibi ceketini alıp gidiyor...