Okurlarım bilir. Genelde medya üzerine yazarım. Ama bayram dönüşü memleket izlenimlerimi kaleme almış, köylerin, tarımın, hayvancılığın nasıl bittiğini anlatmıştım.
Meğer herkesin konuşup dile getirmediği, ülkenin gerçek gündemine parmak basmışım. Çok çarpıcı yorumlar aldım. Mesela Afyon'dan bir üretici aradı "50 kilogramlık hayvan yemi de 75 lira, 50 kilogramlık un da... İnsan yiyeceği ile hayvan yiyeceği aynı para... Gerisini siz düşünün” dedi. Çorum'dan bir emekli ziraat teknisyeni "Ne kadar hibe verilirse verilsin, Mahalli İdareler Yasası değişmeden kırsal kalkınma imkânsız" diye mesaj gönderdi. Orman mühendisi bir dostumun anekdotu ise gerçekten can sıkıcıydı: "Eskişehir'in bir köyünde, bir genç evlenecek kız bulamadı. Çoban diye kimse yüzüne bakmadı. 350 küçükbaş hayvanını satıp şehir merkezinde bir fabrikaya güvenlik görevlisi oldu. Köyleri boşaltan en önemli sebeplerden biri gençlerin evlenememesi...” İTHAL YEME NİYE MAHKÛMUZ? Şehirleşelim, sanayileşelim, güzelleşelim ama köyleri ihmal etmeyelim! Köylerin tamamen boşalması felakete giden zincirin ilk halkası olur. Büyük büyük hayvan üretim çiftlikleri kurabiliriz, son derece modern süt ve peynir tesisleri yapabiliriz ama en büyük gider kalemi olan yemde ithalat oranı yüzde 90’ı buluyorsa ürettiğinizin hiçbir kıymeti kalmıyor! Ki şu an öyle. “DESTEK SÖZDE KALIYOR”