Fatih Selek Türkiye Gazetesi

Kendi vatanını yağmalayan millet

Gazeteci bir büyüğüm 80’lerde memleketi Seydişehir’e gider. Kurban Bayramı öncesidir. 'Bakkal Şeref Abi'ye uğrar. Kolonya alacağını söyler. İhtiyar, gözlüklerinin üstünden şöyle bir...

10 Eylül 2018 | 3.973 okunma
Gazeteci bir büyüğüm 80’lerde memleketi Seydişehir’e gider. Kurban Bayramı öncesidir.
'Bakkal Şeref Abi'ye uğrar. Kolonya alacağını söyler.
İhtiyar, gözlüklerinin üstünden şöyle bir rafları süzer. "Şu alttakiler 5, üst sıradakiler 6 lira" der.
"Ama amca" diye itiraz eder bizimki, "Aynı boy, aynı marka. Niye aralarında fiyat farkı var ki?”
Bakkal Şeref, bu soru üzerine ismine yakışır şu cevabı verir: "Alttakiler Ramazan Bayramından kalma. Eski fiyattan aldım. Üsttekiler ise yeni ve zamlı geldi."
             ***
Karşı komşumun giyim mağazası var.
Geçen gün karşılaştık, "İşler nasıl" diye sordum.
"Şükür, eskisinden daha iyi... Fiyatları kırdık, satış arttı" dedi.
Sonra başından geçen bir hadiseyi anlattı.
"Kurban Bayramı öncesi 60 liradan iki parti mal aldım. İnternetten satış için ürünü modellere giydirip fotoğraf çekimi yaptık. Baktık, çok şık durdu. Bu ürün satılır diye düşünüp öğleyin aynı toptancıya gittim. Üç saat içinde fiyatı 60 liradan 80 liraya çıkarmış. Neymiş, dolar artmış! Zamlı tarifeden gelse tamam diyeceğim ama mal aynı mal. Duydum ki akşam da 90 liraya yükseltmiş. Şimdi herkes sarraf gibi ekrana bakıp işlem yapıyor, cin olmuş, milleti çarpıyor."
             ***
Önce birinci örnekteki güzelliğe, ahlâka, asalete; sonra ikincisindeki çirkinliğe, fırsatçılığa ve sefalete bir bakın.
Eskiden fırsatçı yok muydu? Vardı elbet.
Ama ne olduysa oldu ve "Ahilik" gibi bir şuurun temerküz ettiği bu toprakların mayası bozuldu.
Ahlâksızlık "ahlâk"’ oldu. Terazi şaştı.
El ele verip yedi düveli er meydanında yere çalan bir millet, el parası uğruna kendi insanını kurban eder oldu.
Vatanseverlikte mangalda kül bırakmayanlar, daha fazla kazanç uğruna kendi vatanını düşman yurdu gibi yağmalar oldu.
Elbet herkesin bir izahı var bu hâle.
Kimi kapitalizm diyecektir, kimi maneviyat eksikliği, kimi de çağın ruhu...
Ne derseniz deyin. Ne söylerseniz söyleyin.
Gövdemiz sağlam ama içi kurt kaynıyor.
Ahlaki çözülme durdurulamazsa, bizi çok daha kötü günler bekliyor.
 
Devlete 'kazık'
 
Haftanın en çok konuşulanlarından biri, kamuda makam araçlarına getirilmesi planlanan sınırlama haberleriydi. Ancak bu, işin görünen kısmı.
Anadolu'da bir üniversite arazisine dört beş sene evvel ay yıldızlı bir stadyum yapılmış. Maliyeti 18 milyon lira tutmuş.
"Tasarımda Türkiye'de bir ilk" denilen tesis, âlây-ı vâlâ ile açılmış. Ne var ki birkaç yıl sonra zeminde kaymalar baş göstermiş. Stadyumda çatlaklar oluşmuş.
'Enkaz devralan' yeni rektör, zemine kazık sistemi yapılmasını istemiş. Hazineden bütçe talep edilmiş.
18 milyona yapılan stadyumun güçlendirme çalışması için tam 22 milyon lira harcanmış. Yani onarım masrafı, yapım maliyetini katlamış. Toplam maliyet ise 40 milyon lirayı bulmuş.
Sonuçta "ay yıldız"ın altında milyonlar heder olmuş. Kimse de bunun hesabını sormamış.
100 milyon liranın üstünde para harcayıp yeniden yapım kararı alınan İstanbul'daki Olimpiyat Stadında, milyonlarca liraya inşa edilip heyelanda yerle bir olan Palandöken Kayak kulelerinde olduğu gibi...
 
Cumhuriyet devrimi!
 
Kemalistler, Cumhuriyet gazetesini yeniden ele geçirdi.
Köşebaşındaki birçok isim gönderildi.
Cumhuriyet dediğin nedir ki?
Kemalist olarak dünyaya geldi. Faşist olarak boy attı. Komünist olarak büyüdü.
"Askerî vesayetin 'Pravda'sı", derin devletin elindeki prangası oldu.
Asırlık kurum bir süredir arkasına 'Can'ların, candaşların, PKK'lıların, DHKP/C'lilerin, FETÖ'ristlerin, azılı solcuların, satılmışların siper aldığı bir sütre idi.
Perde yıkıldı.
 
Uçakta edebiyat eksik...
 
Yeni Şafak yazarı Faruk Aksoy, perşembe günü Türk edebiyatının usta kalemlerinin yabancı ülkelerle ilgili seyahatnamelerinden pasajlar sundu.
Ardından da Cumhurbaşkanlığı yetkililerine "Seyahat heyetinize, edebiyat dergilerinin yayın yönetmenlerini, yazarları, şairleri dâhil edin ki, ortaya bir Cumhurbaşkanlığı Seyahatnamesi çıksın, millete bir eser kalsın" diye bir öneride bulundu. Çok isabetli bir teklif. Çünkü uçağa hep aynı simalar biniyor. Geziden de hep siyasi ağırlıklı ortak metinler çıkıyor.
Oysa her bir seyahatte tarih yeniden yazılıyor. Gidilen ülkede atmosfer nasılmış, Cumhurbaşkanı nasıl karşılanmış, kim neler konuşmuş, hatta ne yenilmiş, ne içilmiş tarihe not düşmek gerekiyor.

YAZININ DEVAMI

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Ağızlarındaki baklayı çıkardılar! 11 Kasım 2024 | 333 Okunma Devlet sıkıştığı yerde... 04 Kasım 2024 | 107 Okunma Haberin niteliği eşittir ülkenin kalitesi 28 Ekim 2024 | 100 Okunma Güven bunalımı yaşıyoruz 21 Ekim 2024 | 204 Okunma Köfteci YouTube! 14 Ekim 2024 | 734 Okunma