Ankara danışmanlar şehri.
Cumhurbaşkanının, başbakanın, bakanların, milletvekillerinin, hatta
danışmaların bile danışmanı var.
Gerçekten çok merak ediyorum, ne
yapar bu insanlar? Uzmanlık alanlarında rapor mu hazırlarlar
mesela? Verilen kararlarda ne derece etkilidirler?
Hatıralarında anlattığına göre
Ahmet Sever, 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün üzerinde bir hayli
tesirliymiş.
Öyle ki Gül, cumhurbaşkanı olmayı
Tayyip Erdoğan'a değil Ahmet Sever'e borçluymuş(!)
Kendisi öyle diyor. Gül ile 12
yılını anlattığı kitabıyla bir hayli gürültü koparan Sever, seçim
öncesinde "İçimde Kalmasın" isimli yeni kitabını
yayınladı.
Cumhuriyet gazetesinin örtülü
tanıtımında çıkan kitapta Sever şöyle yazıyor:
"O zor günlerin (2007) birinde
kendisine bir öneride bulundum: 'Efendim sizi adaylıktan
vazgeçirmeye çalışıyorlar. Bu oyunu bozmanın tek bir yolu var. Bir
basın toplantısı düzenleyin, tüm kanallar canlı yayındayken
adaylığınızı açıklayın, bitsin bu iş...' Kısa bir tereddütten
sonra kararını verdi. Erdoğan, Gül'ün adaylığını açıklayacağını
bilmiyordu. Cumhurbaşkanlığına giden yol bu basın toplantısından
sonra açıldı. Abdullah Gül, bir süre sonra 'O gün o basın
toplantısını yapıp adaylığımı açıklamasaymışım bugün cumhurbaşkanı
ben olmayacakmışım' diyecekti..."
Geçtiğimiz günlerde ikinci bir
deneme yapan Gül'ün çatı adaylığı fiyasko ile sonuçlanmıştı. Demek
ki o günlerde belki 'seveni' vardı ama 'sever'i yoktu!
Yanılgılar
karşılıklı
Cengiz Çandar, 15 Temmuz'dan üç
ay önce köşe yazarlığını bırakmıştı. Sonra İsveç'e yerleştiği
ortaya çıkmıştı.
Çandar, AK Parti'nin ilk
döneminde Erdoğan'ın etrafındaki liberallerden biriydi. Sonra ilk
durakta indi.
Çandar, Ahmet Sever'e iktidarı
kastederek "Yenildik, yanıldık" demiş.
Yenilgi kesin... Ancak yanılgılar
karşılıklı.
Elbette mevcut durumumuzun eskiye
oranla iyi olduğunu söyleyemeyiz.
Ancak Türkiye'de birçok
kişi/kesim kendini bir şekilde kandırılmış, aldatılmış
hissediyor.
Bunların başında da Cumhurbaşkanı
geliyor. Pekiyi bu durumun müsebbibi ne?
Erdoğan kadar Türkiye'yi Avrupa
Birliği'ne yakınlaştıran başka bir lider var mı?
Hangi cumhurbaşkanı Ermeni
meselesinde bu kadar inisiyatif aldı?
Kim, CHP'nin yaptığı Dersim
katliamı için devlet adına özür diledi.
Hangi siyasetçi, bütün ikbalini
riske atarak on yıllardır kan akıtan PKK'yı masaya çağırma
cesaretini gösterebildi?
Hangi lider, Türk ve İslam
âlemine bu kadar sahip çıktı?
Herkese yakınlaştı, bütün kronik
problemlere el attı ama hep sukutuhayale uğradı. Gezi'den 17/25'e,
7 Haziran'dan 15 Temmuz'a varana kadar yaşananlar onu daha sert
tedbirler almaya itti.
Bugün, siyasette ve toplumda gri
alanlar az ise bunun sebebi yine iyi niyetleri suistimal eden azgın
Kemalistler, sinsi FETÖ'ristler, fitneciler, darbeciler ve
Çandargillerdir.
Kafası
kıyaklar!..
28 Şubat döneminde, bazı
gazeteciler meyhanede kafayı çeker, İstanbul'daki yayın
yönetmenleri aradığında "Genelkurmay’dayım" diye
cevap verirdi.
Çünkü güç merkezi
orasıydı.
Muharrem İnce’nin CNNTürk'e
bağlanıp "Amerikalılar beni aradı" demesinin
altında da bu psikoloji yatıyor.
Kendisini kim aramış, neden
aramış belirsiz. Söylemiyor. Bu sayede hem gizem katıyor hem de
kendini önemliymiş gibi lanse ediyor.
Ama size bir şey söyleyeyim
mi?
İnce’nin o canlı yayına
meyhaneden bağlanma ihtimali, Amerika’dan aranma ihtimalinden daha
fazladır.
Bundan bir 'İnce'lik
çıkmaz
Kravat takmıyor, bisiklete
biniyor, traktör kullanıyor, eşek üstünde çekilmiş fotoğrafları
yayınlanıyor, halay başı oluyor, 16 yıldır Meclis'te ama 'Tek bir
evim var, 14 yılda zor aldım' diyerek sıradan bir vatandaş izlenimi
vermeye çalışıyor, vatandaştan '5 lira, 10 lira ateşleyin' şeklinde
bağış istiyor, gariban edebiyatı yapıyor, Kemalist’ine, PKK’lısına,
Alevi’sine, Saadetlisine herkese mavi boncuk
dağıtıyor.
CHP'nin adayı Muharrem İnce,
kamuoyuna yeni tanıtılmış bir isimmiş gibi sevimli görünmeye
çabalıyor.
Ama vatandaşın kendisini çok iyi
bildiğini bilmiyor.
'Yozgat kuzusu' out 'üçlü
priz' in
Hürriyet yazarı Ahmet Hakan için
Cem Küçük 'Yozgat kuzusu' tabirini
kullanıyor.
Akit gazetesi
ise 'Hergele' diyor. Bir ara
adını 'Sünger Bob'a
çıkarmışlardı.
'Dönek', 'dalaksız',
'garson' da zatına yakıştırılan sıfatlar
arasında.
Ahmet Hakan hakkında çok orijinal
bir benzetme de geçen gün bir oyuncudan geldi: Üçlü
priz.
Kaç gündür ona gülüyorum. Bir
insan bu kadar mı iyi tarif edilir?