İki muhalif gazeteci “Karalıyoruz, çarpıtıyoruz, yalan yazıyoruz, Pensilvanya’dan akıl alıyoruz ama bir türlü Tayyip Erdoğan’ı yıkamıyoruz. Yeter artık” demişler ve ülkeyi terk etmişler.
İngiltere’nin başkenti Londra’ya gitmişler.
Belli bir süre sonra paraları bitmiş. Çalışmaya karar vermişler. Fakat iş bulamamışlar.
Biri “Oğlum Atatürk kitabı yazalım. 2500 paunda İngilizlere okuturuz” demiş.
Diğeri “Atatürk’ü burada kim okur?” diye cevap vermiş.
Kitap fikrini ortaya atan bu sefer “O zaman Kraliçe’yi yazalım kardeşim biz de. 93 yaşına özel 9300 kitap. Özel basım” önerisinde bulunmuş.
“Deli misin?” diye cevap vermiş öteki: “Dünyada kıytırıktan bir kitaba 2500 paundu ancak bizimkiler verir! Kandıramayız bu İngilizleri…”
Çaresiz yollara düşmüşler. Bir çiftliğin önünden geçerken kapıda asılı notu görmüşler:
“Ahırda çalışacak vasıfsız eleman aranıyor!”
Zili çalmışlar. Kapıyı ihtiyar çiftçi açmış.
Kısa bir tanışma faslından sonra bunları doğruca ahıra götürmüş.
“Gördüğünüz gibi 50 büyükbaş hayvanım var. Sabahları onların pisliklerini toplayıp el arabasına koyacak, yüz metre ilerideki depoya atacaksınız” demiş çiftçi.
Sabah erkenden gelmiş bizimkiler.
Bir İngiliz’in yarım günde yaptığı işi bir saatte tamamlamışlar. Hayvanların altını pırıl pırıl etmişler.
Çiftlik sahibi çok şaşırmış, “Bravo çocuklar, sizi gözüm tuttu. Yemek ve maaşın dışında bir de yatacak yer vereceğim” demiş.
Sonra da eklemiş: “Ama kümesteki yumurtaları da toplayıp paketleyeceksiniz.”
Bizimkiler çok sevinmiş, tamam demişler.
Birlikte kümese gitmişler.
İhtiyar anlatmaya başlamış “Bu banttan yumurtalar gelecek. Küçükleri bir tarafa büyükleri bir tarafa ayıracak ve kolilere koyacaksınız. Paketleri daha sonra arabaya yükleyeceksiniz.”
Vazifeyi tarif eden adam, yarım saat sonra kontrol için geldiğinde ne görsün!
Gazeteciler “Bu büyük değil, bu küçük değil” tartışmasına girerken yüzlerce yumurta banttan düşüp heder olmuş.
Küplere binen ihtiyar “Siz, Türkiye’de ne iş yapıyordunuz?” demiş!
Bizimkiler boynu bükük “Sözcü gazetesinde yazardık” diye karşılık vermişler.
“Haaa şimdi anladııım” diye söylenmiş çiftlik sahibi “Siz iyiyle kötüyü bile ayırt edemiyorsunuz. En iyi yaptığınız iş, pislik atmak. Yürüyün ahıra!”
***
Fi tarihinde başka bir versiyonunu okuduğum fıkra, Sözcü’nün tetikçileri var oldukça güncelliğini koruyacak…
İngiltere’nin başkenti Londra’ya gitmişler.
Belli bir süre sonra paraları bitmiş. Çalışmaya karar vermişler. Fakat iş bulamamışlar.
Biri “Oğlum Atatürk kitabı yazalım. 2500 paunda İngilizlere okuturuz” demiş.
Diğeri “Atatürk’ü burada kim okur?” diye cevap vermiş.
Kitap fikrini ortaya atan bu sefer “O zaman Kraliçe’yi yazalım kardeşim biz de. 93 yaşına özel 9300 kitap. Özel basım” önerisinde bulunmuş.
“Deli misin?” diye cevap vermiş öteki: “Dünyada kıytırıktan bir kitaba 2500 paundu ancak bizimkiler verir! Kandıramayız bu İngilizleri…”
Çaresiz yollara düşmüşler. Bir çiftliğin önünden geçerken kapıda asılı notu görmüşler:
“Ahırda çalışacak vasıfsız eleman aranıyor!”
Zili çalmışlar. Kapıyı ihtiyar çiftçi açmış.
Kısa bir tanışma faslından sonra bunları doğruca ahıra götürmüş.
“Gördüğünüz gibi 50 büyükbaş hayvanım var. Sabahları onların pisliklerini toplayıp el arabasına koyacak, yüz metre ilerideki depoya atacaksınız” demiş çiftçi.
Sabah erkenden gelmiş bizimkiler.
Bir İngiliz’in yarım günde yaptığı işi bir saatte tamamlamışlar. Hayvanların altını pırıl pırıl etmişler.
Çiftlik sahibi çok şaşırmış, “Bravo çocuklar, sizi gözüm tuttu. Yemek ve maaşın dışında bir de yatacak yer vereceğim” demiş.
Sonra da eklemiş: “Ama kümesteki yumurtaları da toplayıp paketleyeceksiniz.”
Bizimkiler çok sevinmiş, tamam demişler.
Birlikte kümese gitmişler.
İhtiyar anlatmaya başlamış “Bu banttan yumurtalar gelecek. Küçükleri bir tarafa büyükleri bir tarafa ayıracak ve kolilere koyacaksınız. Paketleri daha sonra arabaya yükleyeceksiniz.”
Vazifeyi tarif eden adam, yarım saat sonra kontrol için geldiğinde ne görsün!
Gazeteciler “Bu büyük değil, bu küçük değil” tartışmasına girerken yüzlerce yumurta banttan düşüp heder olmuş.
Küplere binen ihtiyar “Siz, Türkiye’de ne iş yapıyordunuz?” demiş!
Bizimkiler boynu bükük “Sözcü gazetesinde yazardık” diye karşılık vermişler.
“Haaa şimdi anladııım” diye söylenmiş çiftlik sahibi “Siz iyiyle kötüyü bile ayırt edemiyorsunuz. En iyi yaptığınız iş, pislik atmak. Yürüyün ahıra!”
***
Fi tarihinde başka bir versiyonunu okuduğum fıkra, Sözcü’nün tetikçileri var oldukça güncelliğini koruyacak…
Siz...
Sözcü tetikçileri bir âlemsiniz…
Patronları firari olan siz…
Haklarında “FETÖ’ye yardım” suçundan iddianame hazırlanan siz…
Gölge patronunuzun FETÖ’cülerle yazışması ortaya çıkan siz…
15 Temmuz gecesi darbecilerle iş birliği yapan siz…
Darbeciler adına Cumhurbaşkanının peşine düşen siz…
FETÖ’cü polislerin getirdiğini yayınlayan siz…
El koyacaklar diye adını gazetesinden sildiren siz…
Paraları yurt dışına kaçırdığı iddia edilen siz…
Parayla cilalama haberleri belgelenen siz…
Alman sinema oyuncusunu İhlas Finans mudisi diye pazarlamaya kalkışan siz…
Manşetleri hep yalan çıkan siz…
En çok tekzip yiyen siz…
Kemalistleri uyutan siz…
Atatürkçüleri söğüşleyen siz…
Sonra diyorsunuz ki: “Herkes kirli biz temiziz!”
Hadi ordan!
Yaptığınız yanınıza kâr kalıyordu.
Bu sefer kalmayacak.