İsmail YK yeni şarkısına bir klip
çekmiş.
Ama
ne klip!
Evlere şenlik.
Gençler, mangal başında oynayıp rakı
içiyor.
Bu
sırada esas oğlan pencerede göz süzen başörtülü sevgilisine serenat
yapıyor:
"Şaraptan meyhoş oldum/Rakıdan sarhoş
oldum/Ama senin aşkından/Daha da beter
oldum."
Kız
eşarp reklamlarındaki mankenler gibi. Takmış takıştırmış, sürmüş
sürüştürmüş.
Klibi, sosyal medyada iki haftada 8 milyondan
fazla kişi görmüş.
Adam yeni nesile hangi sözlerle, nasıl
dokunacağını biliyor.
Bu
yüzden milyonlarca kişi tarafından takip ediliyor.
"Bu
kızı Facebook'ta buldum", "Birden webcam'ini açtı/Bana bir hareket
yaptı", "Yoksa ben zurna mıyım?" "Bas gaza aşkım bas gaza", "Şappur
şuppur ye beni", "Bombabomba.com"...
Bunlar şarkılarının sözleri.
Eskiden başörtülüler ekranda hiç
yoktu.
Kadın programlarının seyirci lobisine bile
alınmazlardı.
Şimdi kliplere konu oluyor. Hem de öyle böyle
değil.
İsmail YK’nın şarkısı gösterge midir? Vaziyetin
toplumda bir karşılığı var mıdır? Yoksa bu, şarkıcının hadsizliği
midir? Bilmiyorum. Ama şarap ile başörtüsünün yan yana gelmesi ve
buna reaksiyon gösterilmemesi üzerinde düşünülmesi gereken ciddi
bir durum.
Eğer gösterilen gibi ise İsmail YK'ya bir
sonraki eseri için şarkı sözü tavsiye ediyorum:
"Uçuruma son sürat!"
Haber var haber var
Döviz kurları zeybek havasını çalıyor. Borcu olan
hop oturup hop kalkıyor.
Bölgemizde yaşanan gerilimler ister istemez
piyasaları da dalgalandırıyor.
Geçenlerde Cumhurbaşkanının kapalı kapılar ardında
ekonomi kurmayları ve Merkez Bankası yönetimi için
"Arkamdan iç çeviriyorlar" dediğini
duyurduk.
Ses
getiren kulis haberimizden dolayı bizi eleştirenler de oldu,
"Görüyorsunuz, Cumhurbaşkanı faize karşı nasıl mücadele ediyor"
diyerek hakikatleri yazdığımız için tebrik edeni de.
Biz
bir durum tespiti yaptık.
Ne
var ki, puslu ortamdan yararlanmayı düşünenler, ekonomiyi
olduğundan farklı göstermeye çalışanlar, "AKP gitsin de varsın ülke
batsın" diyenler var.
Hiç
şüpheniz olmasın "eski medya rejimi" olsaydı, piyasalarda panik
havası oluşturularak ülke ameliyat masasına
yatırılmıştı.
Geçenlerde bir meslek büyüğümle konuşuyorduk.
Piyasada güvenin her şey olduğunu söyledi ve bir hatırasını
paylaştı:
"1994 krizinde ekonomi muhabirliğine başlamıştım.
Sürekli Kapalıçarşı’daydık. Televizyonlar yeni yaygınlaşıyordu.
ATV'nin ismi bende saklı muhabiri canlı yayında 'Kapalıçarşı'da
dolar 40 bini buldu' dedi. Oysa 30 binler civarındaydı. Maalesef o
gün dolar akşama kadar bu panik havasıyla 40 bini gördü. Bazıları
saatler içinde acayip zengin oldu."
Arşivi karıştırdım, gerçekten 5 Nisan kararlarının
açıklandığı gün dolar 32.053 liraymış. 40 bin rakamına ancak 9 ay
sonra ulaşmış.
İçi "dış"ı bir!
CHP’nin gazeteci kökenli milletvekili Mustafa
Balbay geçen gün Meclis kürsüsünden Doğan Grubu’nun satışıyla
ilgili konuşurken "Demirören alıyor ve yalanlanmayan haberlere
göre, 675 milyon dolar Ziraat Bankasından kredi çektiriliyor ve
aynı süreçte Ziraat Bankası dünyanın 22 bankasına borçlanıp 1
milyar 400 milyon dolar kredi alıyor" diye eleştiride bulundu.
Borç, iki yıl sonra ödenmeye başlanacakmış.
Balbay bu işlerin nasıl yürüdüğünü çok iyi
bilir.
Mesela, bir dönem Dışbank diye bir bankamız
vardı.
Satıldı Fortis oldu, sonra TEB ile birleşti ve adı
piyasadan silindi.
İşte bu banka İş Bankası ile Bank of America'nın
ortaklığında kurulmuştu.
Aydın Doğan, Dışbank’ı İş Bankası’ndan 17 milyon
dolara satın aldı.
Krediyi kim verdi biliyor musunuz? İş Bankası. Hem
de altı yıl sonra ödemeli.
Aydın Doğan, Dışbank’ı 11 yıl sonra yaklaşık 1
milyar avroya elden çıkardı.
Petrol Ofisi de yine İş Bankası üzerinden Doğan’ın
oldu.
Bu
alışverişler herkesi ilgilendirmeyebilir belki. Ama İş Bankası’nın
yüzde 28’ini elinde bulunduran CHP’yi çok
ilgilendiriyordu.
Ve
o dönem ses çıkarmamışlardı.
Yanlarına kâr kaldı?
Menderes'i idam eden 27
Mayısçılar yırttı.
Demirel'i istifaya götüren 12
Martçılar yırttı.
Ülkenin evlatlarını sağlı sollu
asan 12 Eylülcüler yırttı.
Dindarların üstüne kâbus gibi
çöken 28 Şubatçılar yırttı.
Gece yarısı bildiri yayınlayan 27
Nisancıların esamesi okunmuyor.
Geriye tek tesellimiz kaldı; kendi halkını
bombalayan 15 Temmuzcular hesap
veriyor.
Bu
işin uzun sürmemesi gerekiyor.
Çünkü bu ülkede hep darbecinin yaptığı yanına kâr
kalıyor.
Kurşun
akademisyenler!
Geçtiğimiz hafta üniversitelerde dönen dolapları
yazmış, birilerinin fırsattan istifade tersine operasyon çektiğini
duyurmuştum.
İstanbul’daki devlet üniversitelerinin birinden
bir doçent arkadaş aradı.
Yazı için tebrik ve teşekkür etti.
Sonra "Biliyor
musun?" dedi, "Bizim üniversitenin genel
sekreteri okula silahla geliyor."
Kim
olduğu bende saklı... Ama bu profesör, okulda Akşener cephesinin
fahri temsilciliğini yapıyormuş.