-I-
2000’lerde oğul/baba olmayı anlayabilmek için iki kuşak öncesinde oğul olmanın gündelik hayat pratiğine dair bilgimizin olması gerekiyor.
Geçmişi ya idealize ediyor ya da yerin dibine batırıyoruz. Dünü, günün gözleri ile görmeye kalkışmak, çoğu zaman onu anlamamızı ve kavramamızı zorlaştırıyor.
Geçmişi, özellikle yakın geçmişi anlamak için 70 yaşını aşmış kuşağın hayat yordamını, hayat tecrübesini dikkate almamız şart.
Aşağıda okuyacağınız satırlar, çocukluğunu köyde geçirmiş, okumak için 13 yaşında köyünden ayrılmış, 78 yaşındaki M.K’ya ait. Hayat hikâyeleri, hayat tecrübeleri, değişimin izini sürebileceğimiz en sahih haritalardır, benim için.
1940’larda köyde erkek çocuk olmanın sorumluluğunu kavramadan değişimin izini sürmemiz mümkün olmaz diye düşünüyorum.