Son günlerde aile bitiyor, yok oluyor feryatları daha bir aşk ile yükseliyor. Sanki aile son otuz yıldır yara alıyormuş gibi ...
Tarihe nostaljik olarak bakma konforundan vazgeçmeyenler kendi ideal aile profilini, tarihin bir dönemine yerleştirme hürriyetine sahip elbette. Ne ki bu hürriyet ile söylenmiş hamasi sözlerin toplumsal gerçeklik içinde kendine anlamlı bir yer bulması mümkün değil.
İçinde bulunduğumuz şartları iyi değerlendirebilmek için öncelikle doğru önermelerden yola çıkmamız gerekiyor.
Aile kurumunu nereye gittiğini kavrayabilmek için en az 300 yıl geriye gitmek şart. Neden 300 yıl?
Aile, Endüstri Devrimi’nden bu yana darbe alıyor. En büyük darbeyi de babalar aldı.
Endüstri Devrimi ucuz iş gücü olarak çalıştırılan çocuk gerçeğini ortaya çıkardı. Sosyal politikalar ile çocukların sömürülmesinin önüne geçilmesi, mecburi eğitimin her çocuk için şart koşulması, fakir çocukları devletin besleyip büyütmesi ile birlikte “babasız çocuk büyütmek daha mı iyi sorusuna” cevap arayan bir takım felsefi argümanlar ortaya atılmaya başlandı.