Kandil tebriki için aramıştım onu, telefonun iki ucunda konuşuyorduk...
Benim gençlik yıllarımın mihmandarıydı. Ablasıydı. Nezaketi ve letafeti idi. Gençleri dinleyen idi, dinlediklerine değer veren, değer verdiklerine kol kanat gerendi.
Herkesin hayatını kolaylaştırandı. Herkesin, tatsız hayatına bir tutam lezzet katan idi. Kimine bir tutam tuz, kimine bir tutam baharat katarak, kimini iki taşım daha kaynatarak kıvam verendi. Lakin kıvam bulanlar buldukları kıvamın onun eseri olduğunu bilmezdi. Belki o da bilmezdi. Çünkü onun yardımları kuşun uçması, tavuğun yumurtlaması gibi doğal idi. Esas yardım etmezse anormalin sınırlarına düşeceğinden korkardı.
Herkesin hayatını kolaylaştırandı; hayatlara neşe katandı, estetik katandı.
Otuz yıl sonra telefonda “düşünüyorum da, boşa geçmiş bir ömür benimkisi” deyince içim cız etti.
Çok kırılmıştı, çok kırmışlardı. Kim mi?