Tefrika roman:8
Dün babaannem sabahleyin erkenden elinde bir kağıt ile bize geldi. Esasında Hanım Sultan nadiren sabahları gelir. Sabah görüşülecekse genellikle oğullar, gelinler, torunlar eve davet edilir. Her zaman cümle hazırdır “Sabahı şerifler hayrolsun demek için büyükler küçüklerin ayağına gelmez.” Ola ki Naciye Sultan bir “küçüğün” evini sabah sabah ziyaret etmişse derhal şu cümle içinde izahı yapılır: “Tenezzül edip ayağına kadar gittik.”
Tenezzül edilip ayağına kadar gidilen artık bu tenezzülün altından enkaz olarak çıkmaz ise bu onun şansı ve kişisel gayreti ile alakalıdır. Yoksa bu tenezzüllerden hasarsız çıkmak pek mümkün değildir.
Babaanneme konuşarak mesaj yazdırmasını öğrettiğim günden beri her türlü “konusunu” mesaj ile hallediyor hatta babam geçen gün “Anne valla yeni yetmeleri geçtin!” dedi. Geçti tabi. Yeniyetmeler parmakları ile yazıyor. Babaannem patron: “Ben konuşuyorum makine yazıyor.”
Babaannemden gelen mesajlar bazen bizi şok ediyor. Ekrana yazılanı okumak adeti olmayan babaannem, bazen farkında olmadan İngilizce mesaj gönderiyor. Geçen akşam “So I’m just gonna get mad” diye bir mesaj gelince hep beraber bir “HAYDAA” dedik. Allah Allah kime sinirlenecek, kime sinirlendi derken ağabeyim “Yapay zeka İngilizce seçeneğinde takılı kalmıştır” dedi.
Babaannem “On dakika sonra sizdeyim söyleyin amcanlar da orada olsun” diye mesaj gönderince, eyvah dedim babaannem Evren Hanımın mihmandarlığında yeni bir turizm atağı içinde herhalde. Geçen sefer Hindistan’a gitme teşebbüsünü atıl bıraktık diye dilinden uzunca bir süre kurtulamadık ama bakalım bu defa neresi olacak.