Fatma Barbarosoğlu Yeni Şafak Gazetesi

Bazı şehirlerin kapısı türkü ile açılıyor...

Bir şehre hangi kapısından girersiniz? Bu sorunun tek bir cevabı yok. Şehre göre değişir. Sizin haleti ruhiyenize göre değişir cevap. Cumartesi gününe kadar bir şehre bir türküden girmişliğim yoktu. Cumartesi...

07 Kasım 2016 | 422 okunma

Bir şehre hangi kapısından girersiniz? Bu sorunun tek bir cevabı yok.
Şehre göre değişir. Sizin haleti ruhiyenize göre değişir cevap.
Cumartesi gününe kadar bir şehre bir türküden girmişliğim yoktu.
Cumartesi günü Kahramanmaraş'ın yoluna düşmüşken bilmiyorum neden önce bir fotoğraf düştü... Yıldıray Çınar. Sahnede. Sanıyorum Taksim Maksim Gazinosu'nun sahnesinde. Sahnede saman balyaları, araba tekerlekleri, tavuklarla oluşturulmuş pastoral bir köy ortamı var.
Henüz okula başlamamış olmalıyım.
Vakte dair çok bilgim yok. Taksim'de bir gazino olduğunu düşünmeme sebep olan şey, Taksim-Florya hattındaki belediye otobüsü.
Hayatımda bir kaç semt var o yıllarda. Şenlikköy, Beşyol, Yeşilköy, Yeşilyurt. İlk ikisi bizim oturduğumuz semt. Son ikisi zengin akrabalarımıza bayramlaşmaya gittiğimiz semt.
Ben en çok Yeşilköy'e gitmeyi seviyorum. Çünkü orada çocuk ile çocuk, dertli ile dertli , “Satı Yenge”miz var.
Bu satırları yazarken keşke diyorum değerli öykücü Mustafa Çiftci'nin editörlüğünde hazırlanan “Yenge” kitabı için bizim milli yengemizi, “Satı Yenge”yi yazmış olaydım.
“Satı Yenge” merhum sanayici Asım Kocabıyık'ın annesi. Bizim köye komşu köyden gelin gelmiş.
(Her yazı yazarına rağmen/yazanına rağmen ne çok sürpriz hazırlar).
Yıldıray Çınar o pastoral köy ortamında “Körpe iken kırdı felek dalımı” türküsünü söylüyor.
O vakte kadar kimler ne söyledi hatırlamıyorum. Çocuk aklımla o ortamda sıkılmış olmalıyım. Sıkılma sebebim rahmetli büyükbabamı gazinoya gitmeye ikna eden rahmetli Şahin amcanın çocuklarını evde bırakmış olması. İhtimal onlar, ben gazinoda “eğlendiğim” için evlerine sığamamıştır o saatlerde, ben ise onların evde hoş vakit geçirdiğini düşündüğüm için bunalmıştım.
Gazino ortamında bizim çok yabancı durduğumuzu anlamıştım o çocuk aklımla. Şahin amcaya hiçbir zaman hayır diyemeyen büyükbabam belli ki içten içe ne işim var benim burada diyor. Yan masalarda içki içen adamlar. Şık şıkırdım kadınlar.
Şahin amcanın eşi düğünlerde, bayramlarda saçını “ondüle” yaptırırdı. Büyükannem gür saçları başörtüsünden taşmış bir şekilde olurdu o yıllarda. Başörtüsünü alnını da içine alacak şekilde örtmeye başladığı tarih 1970'li yıllara rastlıyor. Bu tarihi bu kadar net hatırlamamın sebebi Beşyol'dan Sefaköy'e taşındığımız tarihin kesinliğine dayanıyor.

YAZININ DEVAMI

YAZARIN DİĞER YAZILARI
21. yüzyılı kim temsil ediyor? Aptallar ve aptallıklar mı? 22 Kasım 2024 | 130 Okunma 19. yüzyıl epidemiye âşık, 21. yüzyıl laboratuvarda üretilmiş virüslerin eseri/esiri 15 Kasım 2024 | 98 Okunma Şiir Cumhuriyeti’nin o yalnız vatandaşları, merhaba... 08 Kasım 2024 | 202 Okunma Dizilerde Türk bayrağı... 01 Kasım 2024 | 308 Okunma Verilen hediye geri alınır mı? 25 Ekim 2024 | 141 Okunma