I-
Pazartesi günü Ümit Meriç'i aradım. Hocam Ayşenur'un annesi vefat
etti dedim. Ne diyorsun dedi. Hocanın şaşkınlığının önemli bir
kısmı Ayşenur'un Ramazan umresi dolayısıyla henüz İstanbul'a
dönmemiş olmasındandı sanırım. Sıralı ölümdü, 87 yaşındaydı
merhume.
Bu dünyadan bir Türkan Hanım Teyze geçti dedim burnumun direği
sızlayarak.
Vakti zamanında Türkan Hanım Teyzeyi anlatan bir köşe yazısı
yazdığımı söyledim. Sonra o köşe yazısına binaen, Prof. Dr. Yaşar
Kandemir Hoca'dan aldığım e postayı anlattım. Kandemir Hoca Hilmi
Bey ve Türkan Hanımlar olmasa da olmuş gibi yazmakta bir beis
yoktur demişti. Oysa Türkan Hanım ve Hilmi Bey vardı, gerçekti.
Ümit Meriç yazıyı merak etti. O yazıyı tekrar yayınla da rahmetine
vesile olsun dedi.
Vakti zamanında “ Dindar İnsan Fotoğrafları” başlığı ile yayınlamış
olduğum yazıyı tekrar dikkatinize sunuyorum. Türkan Hanım Teyzeye
ve Hilmi Bey Amcaya dua buyurunuz.
II-
Ben onları arkadaşımın anne ve babası olarak tanıdım.Merhum Hilmi
Bey astsubay emeklisi ehl-i tarik bir zat idi.Davranışlarındaki
zarafet ve çalışma azmi ile komutanlarının her zaman iltifatına
mahzar, beş vakit namazını mesai saati içinde kılması şikayet
soruşturma vesilesi değil, dürüstlüğü dindarlığından mayalandığı
için takdir edilmiş bir zat. Yaşarken farkında değildim
belki.Farkındaydım da yokluğunun bu kadar derin olacağını
bilemezdim.Mübarek insanlar sanki gök ile aramıza konmuş bir
direk.Onlar durdukça gökler dürülmeyecek sanki.Hilmi Bey amcayı, en
çok yokluğundan geriye kalan boşluk ile tanıdım.Halbuki yaşarken
yılda belki sadece bir telefon konuşması vardı aramızda.