Fatma Barbarosoğlu Yeni Şafak Gazetesi

Bir ibret bahsi olarak Mustafa Koç’un ölümü...

Geçtiğimiz haftayı medya en ziyade ölümler üzerinden gördü.İş adamı Mustafa Koç; romancı, eleştirmen akademisyen Prof. Dr. Tahsin Yücel; siyasetçi Kamer Genç artık “burada” değil.Her...

25 Ocak 2016 | 18.250 okunma

Geçtiğimiz haftayı medya en ziyade ölümler üzerinden gördü.
İş adamı Mustafa Koç; romancı, eleştirmen akademisyen Prof. Dr. Tahsin Yücel; siyasetçi Kamer Genç artık “burada” değil.
Her ölüm merhuma duyulan yakınlık üzerinden acının rengini taşır.
Her ölüm artık “burada olmayan”ın bıraktıkları üzerinden “değerlenir”.
Geçtiğimiz Çarşamba fakirlerle zenginlerin arasındaki uçurumu ve göçmenlerin hayat şartlarını merkeze alacak olan Davos zirvesi yapıldı. Merhum Mustafa Koç da zirvede konuşma yapacaktı. Ölüm meleği, bütün konuşmaları iptal etti.
Her ölüm yüzlerce ibreti saklar. Ne ki biz faniler bu ibreti her ölümde göremeyiz. Mustafa Koç'un fanilere göre zamansız, alnındaki yazıya göre çoktan verilmiş randevu olarak gelen ölümü, ne vakittir “sadece zenginler ölür” önermesine iman etmeye kalkanları derinden etkiledi:
“Kendi özel hastanesi vardı, ama ilk müdahale evine en yakın devlet hastanesinde yapıldı.”
Mustafa Koç'un “vakitsiz gelen ölüm”ünden benim çıkarttığım ilk ibret “özel”e gösterdiğimiz itina ile “genel”e gösterdiğimiz itinanın birbirine denk olması üzerinden oldu.
Zenginler kamu kurumlarına, benim ve ailemin bir gün muhakkak ihtiyacı olur diye itina göstermek zorunda.
Merhumun arkasından söylenenler bendenize genellikle “The Final Cut” filmini hatırlatıyor. Gidenin geride bıraktıkları, nasıl hatırlanmasını istiyorsa öyle hatırlatılır diyen bir önermeye sahipti “The Final Cut” /Son Kurgu filmi.
Gazetelerde Mustafa Koç'un hayırseverliği ile ilgili olarak pek çok şey yazıldı. Biraz sonra okuyacaklarınız birinci elden bir tanığın bendenize iki yıl önce anlattıklarına dayanıyor.
Anadolu yakasında bir trafik kazası oluyor. Kazada delikanlının beyni dışarı çıkıyor. Acile götürülüyor, yoğun bakım ünitesine alınıyor delikanlı. Fakat babası asgari ücretle çalışan bir işçi. Fakirliğinin içinde ne oğlunun masraflarını karşılayacak bir gücü ne de dayanacak bir kimsesi var. Deniz kenarına gidiyor dilinde dua ile isyan arası bir cümle: “Ya bana bir çare bul Allah'ım ya da ben oğlumdan önce vereyim bu canı.”

YAZININ DEVAMI

YAZARIN DİĞER YAZILARI
21. yüzyılı kim temsil ediyor? Aptallar ve aptallıklar mı? 22 Kasım 2024 | 130 Okunma 19. yüzyıl epidemiye âşık, 21. yüzyıl laboratuvarda üretilmiş virüslerin eseri/esiri 15 Kasım 2024 | 98 Okunma Şiir Cumhuriyeti’nin o yalnız vatandaşları, merhaba... 08 Kasım 2024 | 202 Okunma Dizilerde Türk bayrağı... 01 Kasım 2024 | 308 Okunma Verilen hediye geri alınır mı? 25 Ekim 2024 | 141 Okunma