Her vesile ile hepimiz “eğitim şart” diyoruz ama bu şart olan eğitim sürecinde çocuklara ve gençlere okuma ve sanat zevki kazandırmayı pek ciddiye almıyoruz. Özellikle toplumun alt kesimlerine kitap okuma zevki kazandırılması çocukların sokaklardan kurtulması için başlangıç noktasıdır.
Okuma zevki sanat zevkinden bağımsız olarak geliştirilebilecek bir kazanım değildir. Temel mesele görmeyi öğrenmek ve öğretmektir.
Bizim zamanımızda orta eğitimde sanat tarihi dersi vardı. İyi bir öğretmenden yana nasipli iseniz muazzam bir bakış açısı kazanmanız mümkün olurdu. Meslek aşkına ve heyecanına sahip olmayan öğretmenlerin elinde ise “kitabın filan sayfasını okuyun” sıkıcılığında geçerdi sanat tarihi dersleri.
Artık müfredatta sanat tarihi dersleri yok ama edebiyat derslerinin pek zevkli geçtiğini söylemek mümkün değil. Edebiyat dersinin değeri sınavda çıkacak soru ile doğru orantılı zira.
Çocukların sanatla buluşması konusunda geçen hafta İKSV kültür politikaları çalışmaları kapsamında Boğaziçi Üniversitesi Psikoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Feyza Çorapçı tarafından hazırlanan raporu okudum. Rapor, erken çocukluk döneminden itibaren sanat ile tanışmanın birey üzerindeki etkisini, gelişim psikolojisini temel alarak tartışmaya açıyor. Aile ve okul hayatı dışında kalan serbest zamanlarda sanat etkinliklerine katılmanın çocuklar ve gençler (0-17 yaş) üzerindeki etkilerini gelişimsel bir bakış açısıyla ele alan rapor, çeşitli sanatsal disiplinlerin farklı gelişim dönemlerinde ne gibi beceriler kazandırabileceğini bilimsel veriler ve iyi örnekler üzerinden inceliyor.
Raporun tamamına şu adresten ulaşabilirsiniz. https://www.iksv.org/i/content...