Aile düzeninden aile dizaynına geçildiği bir dönemdeyiz. Ne ki ailenin geçirdiği değişim gündemimize hiç uğramıyor.
Aşağıda 2010 yılında yazdığım bir metni dikkatinize sunacağım. Neden mi? Nedenini bilahare açıklayacağım. Önce metne buyurun:
II-
Lütfen doktor bey. Ben çocuğumdan ayrılmak istemiyorum. Hep benimle kalsın istiyorum. Ne gerekiyorsa yapalım lütfen. Evet bütün araştırmalar tetkikler. Ne gerekiyorsa... Hiçbir masraftan kaçınmayalım...
Ah doktor bey beni anladığınızdan emin olmam gerekiyor. Beni anlarsanız bana en uygun çözümü bulacağınızdan eminim. Bilim şu kadar ilerlemişken... Neticede çok kolay, çok olabilir bir şey benim isteğim, öyle değil mi?
Bakınız Japonlar her şeyin minyatürünü yaptı. Küçük güzeldir öyle değil mi? Ben küçük olan şeylere bayılıyorum. Aklınıza gelen her şeyin minyatürü muhakkak vardır bende. Düşünürüm ve hemen gerçekleştiririm.
İki yaş civarı mı? Nasıl desem iki yaş civarı pek doğru gibi gelmedi bana. Çok bakıma ihtiyacı olan bir yaş. İnsan zamanla bıkabilir öyle değil mi? Daha şöyle kendine yetebilir bir çağı olsun istiyorum.
Kuzum doktor gen haritasından bütün bunları okumamız mümkün olamıyor mu? Beş yaş mesela. Çok güzel bir yaş değil midir? Katılmaz mısınız bana. Kendi kendine yemek yiyebilir. Giyinebilir. Her türlü ihtiyacını karşılayabilir. Ve evet bir filmde görmüştüm. Çok akıllı oluyor çocuklar o yaşta. Annelerinin en büyük yardımcısı hatta. Çocukluğun altın çağı beş yaşmış.
Beş yaşında yoğun hastalık mı görünüyor. Ah o zaman beş yaşına gelmeden bitirmemiz gerekiyor bu durumu. Dört yaş nasıl? Konuşma yeteneği tam olarak tamamlanmamış mı oluyor? Olsun. Çok sevimli. R'leri söyleyemeyen bir çocuk. Hiç fena değil.
Başka doktorcuğum başka neler görüyoruz haritada.
“Uyan hayatım uyan.”
“...”
“Doktor Faruk. Doktor Faruk lütfen danışmaya geliniz!”
“Ha ne var ne oldu?”