İçinde bulunduğumuz yüzyılda, her gün düzenli olarak “yeni meslekler”, yeni mekanlar ve “yeni insan” üzerinden eski diyarın sorumluluklarından, bağlarından uzaklaşma bileti ediniyoruz.
Aidiyetimizi terk ettiğimiz zamanlara ve mekanlara, canımızın istediği zamanda ve ancak tahammül edebileceğimiz miktarda ve “ağrılarından ve acılarından arındırılmış olarak”, yani nostaljik tatlar eşliğinde, bir süreliğine dahil olmaya tahammül edebiliyoruz. Ama olmak istediğimiz, varmak istediğimiz “yeni”dir. Medya bizi “yeni olan”a her gün yeniden ikna eder.
“Yeni Dünya”nın, yeni meslekleri ile önce bilim kurgu filmleri üzerinden tanışıyor, ilk şoku “film icabı gerçeklik atmosferi”nde idrak ediyoruz.
Yeni meslekler sadece diriler üzerinden değil, “ölüler” üzerinden de güncellenip teknolojik aksam ile...