Günümüzün çocukları ile ebeveynleri arasındaki en temel
anlaşmazlık noktası vaktin verimli bir şekilde
örgütlenmesi/örgütlenememesi.
Ebeveynler kendi vakitlerini ekran mihmandarlığı üzerinden
örgütlerken; çocuklarının kitap okumasını, araştırmacı bir ruha
sahip olmasını, sanatçı olmasını filan bekliyor. (Filan cümlesini
kasten kullandığımı belirtmeme gerek var mı?)
Ekran mihmandarlığında hayatını örgütlemiş olan ebeveynlerin
çocuklarının kurdukları cümlelere bakarak evde en çok hangi
programların seyredildiğini anlayabilirsiniz.
“Ben sizi dinledim, sözümü kesmeyin, siz kendinizi ifade ettiniz”
diye başlayan cümleleri kullanıyorsa muhatabınız, biliniz ki evde
en çok haber/ tartışma programları izleniyordur.
Evlerde, iş yerlerinde ekranlar haber merkezi titizliği ile açık
duruyor. Bir şey olacak ve onu en son duyan ya ben olursam korkusu
var bir kesimde. İlk duyan olursa, sanki bütün insanlık vazifesini
yerine getirecekmişçesine gündem haberlerine kilitlenen bir
kesim.
Sürekli ekran önünde konuşlanmış insanların ters simetrisinde yer
alan kesim ise cep telefonu/tablet üzerinden başkalarının hayatının
izini sürüyor.
Gözetliyor, gözetlediği hayatlar üzerinden kendisinin denetlenmekte
olduğunu fark etmeksizin “takipte” duruyor.
Duruyor. Duruyor. Duruyor. Bunca durmanın sonu elbette çürüme.
II-
“Eskilerin vizyonu vardı, bizim televizyonumuz var.” Cümle Octavia
Paz'a ait.
Dergah'ın Mayıs sayısında Jonathan Franzen ile