Yıllar önce bir arkadaşımın anne ve babasını yazdığım yazıma Prof. Dr. Yaşar Kandemir hocam tebrik mesajı atmış, “Böyle hayatlar olmasa da yazmanızda bir sakınca yoktur, çok hayırlı bir iş yapıyorsunuz” demişti. O gün bu gündür ne zaman günlük hayatımdan bir kesit sunsam hoş karşılıkları oluyor.
Pazartesi günü yayınladığım yazıya ilk tepki üstadım Mustafa Kutlu'dan geldi. Medya diliyle tepki dedim. Tebrik demeliydim aslında.
Mustafa Kutlu'nun bir köşe yazısı için bendenizi aramasının ne kadar kıymetli olduğunu anlatmam mümkün değil. Çünkü ben sokakları yazmasını ondan öğrendim. Hamallara, tezgahtarlara, su satan çocuklara, yolda kalmış gariplere, bir köşede bekleyen kederli yolculara nazar etmeyi, nazar etmek ile dua etmeyi birbirine yoldaş etmeyi, üstadımdan öğrendim.
İnsana dikkat etmeyi sonra rikkat etmeyi Mustafa Kutlu'nun önce satırlarından öğrendim sonra kuş cıvıltıları ve henüz açmış begonvillerin yoldaşlık ettiği odasındaki sohbetlerinden.
Kitabi bilgilerimi hayatın içinde böyle temrin ettim.
Bakmak biyolojiktir, görmek psikolojik. Görmeyi, neyi nasıl göreceğimizi; gördüklerimizi nasıl yerleştireceğimizi; yerleştirdiklerimizin duygusunu nasıl taşıyacağımızı, sloganlardan, raporlardan, alan araştırmalarından, kitaplardan değil, hayatımızdaki insanlardan öğreniriz.