Elele ölüme giden yaşlı çiftin haberi, “Sevgililer günü”nden
birkaç gün önce düştü medyaya.
Niye sevgililer günü üzerinden başladım yazıya?
Birbirlerini çok seven, tek çocuk sahibi Altan Bey (70) ile emekli
öğretmen Ülker Hanım (71), geride intihar mektubu bırakarak son
tatillerini yaptıkları Çeşmedeki otelden, arkalarında 2 bin Türk
lirası bahşiş bırakarak, ölüm ile randevulaşmak için denize
yürüdüler...
Başka bir zaman olsa mesela bir yılbaşı ya da bayram arifesinde
medya/seçici algı, muhtemelen “hikayeyi” yaşlı yalnızlığı üzerinden
değerlendirecekti.
Arkalarında bıraktıkları notta “Çok mutlu bir yaşam sürdük.
Yaşlılık ve hastalık sorunlarımızdan kurtulamıyoruz”
yazmışlardı.
Seküler zihniyet için “Çok mutlu bir yaşam sürdük” notu öncelikli
ve belirleyici olurken, dindar zihniyet yaşlılık ve hastalık
sorunlarından kurtulamıyoruz” cümlesine kilitlenip, hayırsız evlat
ve umudun tükenişini merkeze aldı.
Bendenize gelince ölüm haberini okuduğum gün T.Zeldin'in “Hayatın
Gizli Hazları” adlı kitabından “Ruhen Genç Kalmak Yaşlanmaktan
Kaçabilmek için Yeterli midir” başlıklı denemesini okuyordum.
Deneme, Brezilyalı mimar Oscar Niemeyer'in(1907-2012), 104 yaşında
ölene kadar her gün ofisine gitmeye devam ettiğini ve heyecan
verici binalar tasarladığını anlatıyordu.
Niemeyer'in 104 yıl azalmayan hayat enerjisinin kaynağı nedir?
Zeldin bu soruya cevap arıyor denemesi boyunca.
Oscar Niemeyer'in özel yaşamının en dikkat çekici bölümlerinden
biri evliliği. 75 yıl süren evliliği, karısının ölümü ile
sonlanıyor. Niemeyer bu sıra 97 yaşında.
“Aile ömür boyu süren arkadaşlıktır” diyen Niemeyer'in karısının
ölümünden sonra onun yokluğuna dayanamayarak hayata veda ettiğini
anlatan satırlar bekliyorsunuz muhtemelen.