Geçtiğimiz hafta Nihayet Dergi'nin beyefendi yazarlarından özür
dileyerek kadın yazarlar buluşması yaptık. Yurt dışında ve şehir
dışında olan yazarlarımız iftarımıza katılamadı. Nihayet'in kadrosu
imzası ile bilinen fakat çehresi saklı yazarlardan oluştuğu için,
kimse kimsenin yüzüne aşina değil. O sebepten ilk karşılaşma anı
çok güzel ve duygusaldı: “A o siz misiniz? Ben de sizi çok merak
ediyordum.”
En çok merak edilen yazarlardan birisi de Hatice Ateş müstearı ile
yazan arkadaşımızdı. Hatice Ateş müstearını veren benim. Kendisi
gerçek adıyla yazmak istemişti, ancak kalbim fetva vermediği için
yazarına rağmen müstear konusunda kararlılık gösterdim. Şu
sebepten: Hatice Ateş cezaevi vaizesi ve mesleğini tutku ile yapan
bir din görevlisi. Bizimle hapishane atmosferini paylaşıyor,
içerdeki dünyanın mütercimliğini yapıyor. Hapishanede malumunuz
iftiraya uğrayanlar, bir anlık öfkesine yenik olarak suç işleyenler
olduğu gibi, kişilik bozukluğu sebebiyle tekrar tekrar suça meyilli
insanlar da var. Böyle bir ortamda yazarımızın tamamen özgür bir
şekilde izlenimlerini yazabilmesi için müstear isim şarttı.