I-Cuma günü size bir kitabın mihmandarlığında ilerleyeceğimizi
söylemiştim: Kapitalizm Hakkında Size söylenmeyen 23 Şey.
Bugünkü yazımız için izlek olarak belirlediğim önerme şu: “Çamaşır
Makinesi Dünyayı İnternetten daha çok değiştirdi”
Önermeyi okuyunca “hadi canım sende” dediniz büyük ihtimal. Bu
satırların yazarı demişti nitekim. Eğitimden tıbba, alışverişten
eğlenceye, kurumsal dedikodudan sanal mezarlık ziyaretine kadar
neredeyse hayatın bütün çeperlerine karışmış olan internet ile
çamaşır makinesini mukayese edince çamaşır makinesi pek mütevazi
kalıyor elbette.
Kitabın yazarı Ha-Joon Chang'ın bakış açısı ile bakınca görüntü
tamamen değişiyor.
Nasıl mı?
Yazar iletişim teknolojilerinin “mesafelerin ölümüne” sebep
olduğunu kabul ediyor. Yaratılan “sınırsız dünya”da eski
geleneklerin önemini kaybettiğini, çağımızı adlandıran durumun
internet devrimi olduğunu kabul ediyor Güney Koreli yazar. Fakat
beyaz eşya ile bilgisayar teknolojilerini mukayese ettiğinde tam
puanı çamaşır makinesinin temsil ettiği beyaz eşyaya veriyor.
Şöyle diyor: “Değişimleri yorumlarken genelde en yeni olanları
devrimci olarak algılarız. Bu genelde gerçeklere aykırıdır.
Telekomünikasyon teknolojilerinde son zamanlarda kaydedilen
ilerleme on dokuzuncu yüzyılda gerçekleşenlerle telgraf
kıyaslanınca göreceli olarak o kadar da devrimci değildir.(...)
İnternet devrimi (en azından şu ana dek) ev işleri için gereken
emeği büyük oranda azaltan ,kadınların iş gücü piyasasına
girmelerini mümkün kılan ve hizmetçilik gibi meslekleri adeta
ortadan kaldıran çamaşır makinesi ve diğer ev aletleri kadar önemli
değildir. Geçmişe döndüğümüzde 'teleskoba tersten bakarak' eskiyi
küçük görüp yeniyi gözümüzde büyütmemeliyiz.”
Güney Koreli yazar keşke şu sorunun cevabını da lütfetmiş olsaydı:
Beyaz ev eşyaları Avrupa ülkelerindeki hizmetçi sayısını azalttı
ama, İslam ülkelerinde insanlar beyaz eşyaya rağmen ve üstelik
kendi söküğünü kendisi diken bir peygamberin ümmeti olmalarına
rağmen, hizmetçi üzerinden statü satın almaya devam ediyor.
Niçin?
II-
Cuma günü, Nihayet Dergi'nin Şubat sayısında yer alan Prof. Dr.
Canan Karatay ile yazar Emine Şenlikoğlu'nun söyleşilerini arka
arkaya okumanızı tavsiye etmiştim.
Her iki şahsiyeti de biliyorsunuz. Görüntüleri, savundukları
görüşler, ekranda yer alma biçimleri bir şeklide gözünüzün önüne
geldi.
Prof. Dr. Canan Karatay bir hekim. Yemek yapmayı ,bulaşık yıkamayı
çok seviyor. Bulaşıklarını asla makinede yıkamıyor.
Yazar Emine Şenlikoğlu “Elimle hiçbir şey üretmem, bazen yemek
yaparım” diyor.
Dünyası, ilgileri birbirinden oldukça farklı olan bu iki
hanımefendinin cevaplarını niye bir arada zikrediyorum?
Nihayet Dergiolarak her ay dört tema üzerinden sürdürdüğümüz bir
Türkiye anketimiz var. Saba makamı, gün izi, selamlık, evi yuva
yapan nedir?
İlerde yayınladığımız bütün cevapları bir araya getirerek,
okuyucularımıza kitap olarak sunacağız inşallah.
Bu güne kadar verilen cevapları nazara vermediğim halde niye şimdi,
dünyası, ilgileri birbirinden oldukça farklı olan bu iki
hanımefendinin cevaplarını bir arada zikrediyorum?
Canan Karatay ve Emine Şenlikoğlu'nun “ev işi, el işi” bahsindeki
cevapları bize şu soruyu sorduruyor: Kimin geleneksel kimin modern
olduğunu belirleyecek olan kriter nedir?