19. yüzyıldan itibaren sağlıktaki gelişmeler neticesinde, özellikle anestezinin ve antibiyotiğin tedaviye dahil olması ile birlikte hayatın her safhası “tıbbileşme”ye başlamış, dolayısıyla ölüm de ebedî dünyayı hatırlatıcı özelliğini kaybetmiş, yenilmesi/”evcilleştirilmesi” gereken bir durum olarak kabul edilmiştir.
21. yüzyılda bütün ölümler erken ve bütün ölümler yanlış ölümdür artık. Doğduğumuz için, ölümlü olduğumuzdan değil, “bir sebepten dolayı ölürüz” bilimin ve tıbbın nezdinde.
Ölümlü olduğumuz bilgisi akıldan çıkarılmadan yaşandığı dönemlerde soru “Ruhi tekamülü, irade eğitimini sağlamak için nasıl yaşamalıyız?” sorusu iken modern dönemde soru, “Nasıl yaşarsak daha uzun yaşarız?” sorusuna evrilmiş, 21. yüzyılda ise soru “Sonsuza kadar yaşayabilecek miyiz?”e dönüşmüştür.
“Ne zaman ölümsüzlüğe...