Cuma günü kaldığımız yerden devam ediyoruz.
Önermemizi hatırlıyorsunuz, kullandığımız teknoloji zaman ve mekan
örgütlenmemizi değiştirir.
Zaman ve mekan örgütlenmesinin değişimini bir şok olarak dünya 19.
Yüzyıl modernleşmesinde yaşadı. 19. Yüzyıl modernleşmesinin
taşıyıcı teknolojileri lokomotif, matbaa ve telgraf idi.
21. Yüzyıl'ın taşıyıcı teknikleri uçak, internet, cep telefonu.
19. Yüzyıl'da yaşanan ilk küreselleşme tarihe iki dünya savaşı
“armağan etti”.
20. Yüzyıl, iki dünya savaşı yaşamış gezegenimizde, soğuk savaş
yıllarının temkinli atmosferi eşliğinde Amerikan hegemonyasının
yükselişi ile geçti ve bitti.
21. Yüzyıl, “asimetrik savaş çağı”nı başlattı. Burnumuzun dibinde
olanı biteni anlayacak durumda değiliz. Haber bültenlerinde
“DEAŞ'ın başkentini teröristlerden arındırmak için...” diye
başlayan cümleler duyuyoruz düzenli olarak. Lütfen dikkat buyurun.
Bir terör örgütünün başkentinden bahsediyoruz.
El Bab'ı DEAŞ'tan arındırmak için TSK “Fırat Kalkanı” operasyonu
ile Suriye'de.
Biz, ülkemiz ile en uzun kara sınırına sahip olan Suriye'nin
içindeki karmaşayı yoğun göçler üzerinden maddi ve manevi olarak
derinden hissederken; dünya “başka bir yere” gitme hızına hız
katıyor.
Sınırımızdaki savaş, içimizdeki terör ve sürekli pompalanan yeni
bir darbe söylemi ile yılgınlığa düşüyoruz.
Gencinden yaşlısına her birimiz peki ama şimdi ne yapmalıyız diye
diye gönlümüzü yoruyoruz.
Her birimiz işimizi iyi yapmaktan mesulüz.
Bir sosyal bilimcinin işi de, yaşadığı çağın dilini topluma tercüme
etmektir.
Bu yazı için yaşadığımız çağı küresel edebiyatın çeviri dili
üzerinden okuyalım istiyorum.
Diyeceksiniz ki yukarıdaki uzun girizgahı niye yaptın? Had
bildirenler çoğunlukta. Onu yazdın niye bunu yazmadın, gündem bu
halde iken bu yazdığın da nedir diyenler sırada. Hal böyle olunca
kısacık bir köşe yazısına bile “uzun bir önsöz” ile başlamak zaruri
oluyor.
Ne diyordum...
19. Yüzyıl'da dünyanın dili Fransızca idi. 20. Yüzyıl'ın
Amerikanlaşma çağı olmasıyla birlikte dünyanın dili Fransızca'dan
İngilizce'ye kaydı. Aydınların dilinin Fransızca kelimelerle kendi
ulusal dillerini yamalı bohça haline getirişi sadece Tanzimat
romanında değil Rus romanında da alay konusudur. Tolstoy'un ve
Dostoyevski'nin yarım yamalak bir dil ile kendisine aydın imajı
oluşturmaya çalışan kahramanları ile alay eden romanlarını
hatırlayalım...