Çocuktuk, henüz masal çağında, televizyonda Zeki Müren’i gören ninelerimiz, "Zeki Müren de bizi görüyor mu" diye sorardı. Gören ile görünen arasındaki sınırın erimesiydi bu soru. O zamanlar bu soruya gülerdik. Şimdi biliyoruz ki, biz bilgisayarda bir şeyleri seyrederken pekâlâ birileri de bizi seyrediyor olabilir.
Birkaç hafta önce yayınladığım yazıda sosyal medya ile hiç karşılaşmamış bireyler ile uzun uzun sohbet etmek istediğimi söylemiştim. Değerli okuyucularım, 'telefon ekranında kendisi ile karşılaşan ananenin, torunları tarafından kayda alınmış videosu'nun linkini attı. Bu video'dan haberdarım. Hatta Nazife Şişman ile üzerinde uzun uzun konuştuk. Neden uzun uzun konuştuk?
Efendimizin, “Bir kötülük gördüğünüz zaman elinizle, gücünüz yetmez ise dilinizle, ona da gücünüz yetmez ise kalben buğz ediniz” hadisi şerifini her dem kalbimizde ve zihnimizde yürürlükte tutmaya çalışıyoruz. Bu video üzerine uzun uzun konuşmak bizim için bir kötülüğe dil ile mani olmak anlamına geliyordu çünkü.
Bu video'yu kaydetmek/seyretmek kötülük mü? İyi bir şey olmadığı konusunda ısrarlıyım. Aile arasında hatıra olarak hafızalarda kalacak anların kaydını alarak bütün Türkiye’ye servis edilmesi, en hafif ifade ile 'yaşlı nine'nin hayretini ihlâl etmek anlamına geliyor.
Nazife Şişman ile ninenin video'su üzerine uzun uzun konuştuk dedim... Bu, bizim her zaman yaptığımız bir şey. Tanık olduğumuz her olayı muhakkak sözlü kültürün izinde yerleştirme gayreti içine gireriz. Ama bu defa konuşmamızı yazılı hale getirelim dedim. Eksik olmasın Nazife Şişman da ninenin vidyosu ile ilgili görüşlerini yazdı. Buyurun:
“Torununun telefon kamerasıyla kendi videosunu çekmesine şahit oluyor seksenlik nine. Yaşlı kadın ekranda kendisine gösterilen görüntünün 'görüntü' olduğunun bilincinde değil. “Bu kim? Onu da oraya koymuşlar öyle. Sen nerden geldin?” diyor. “Sensin” dediklerinde ise, “Ananızın gözü, ben de inandım” diyerek arkadan gelen diğer gülme seslerine katılıp kendisi de gülüyor. Şakaya faka basmıyor kendi fikrince.