I-
Kadıköy-Kartal minibüsünün içinde yol alıyoruz. Günlerden Perşembe. Erenköy'den, devetüyü rengi güderi bir pelerin giymiş ak saçlı bir hanım biniyor minibüse. Şoförün hemen arkasındaki koltuğa oturuyor. Ak saçlı hanımefendi bindikten bir kaç dakika sonra şoförün o vakte kadar duymadığım sesini duyuyorum. Ve bütün minibüs, şoförün “toplum bozuldu annadın mı abla, yanlış anlama abla” tekrarı ile devam eden ve toplumun ne kadar bozulduğunu örnekleyen sohbetine maruz kalıyoruz.
“Toplum hasta, hanımefendi hasta. Bu internet var ya bu internet küçücük kızlar ne vidyolor yüklüyor. Of o biçim. Sade erkekler mi bozuldu. Kızlar esas kızlar. 13, 14 yaşındaki kızlar ne vidyolar yüklüyor. Hiç korkmuyorlar da! Beni anam babam görür, komşum görür.” (Şoför efendi sen o vidyoları nerelerde görüyorsun? Niye görüyorsun? Gördüğünü böyle ağzı sulanarak niye anlatıyorsun? Toplum bozuldu deyince sen pir ü pak oluyorsun öyle mi? Kötüyü anlatmak konusunda bu iştah da nedir!)
Şoför coştukça coşuyor. Beyaz saçlı, devetüyü rengi güderi pelerinli hanım bozulan toplum için “bir helak şart oldu” diye şoförü tasdikliyor.(Hanımefendiciğim, bize düşen göklerden başımıza inecek helakı beklemek değil, Allah'ım hepimizi hidayete erdir, hidayetimizi tamama erdir diye dua etmektir.)
Ak saçlı hanımefendi toplumun bozulduğu konusunda şoförle hemfikir olunca yolda olduğumuz, yolcu olduğumuz parantez içine alınarak korsan bir söylevin içinde mahsur kalıyoruz.