Ama böyle olmaz ki. Biz güneşli günlerin sabahlarına ait yolcularız. Güneş olmasa bile bir tutam aydınlığımız vardır. Yağmur, rüzgâr ama ille bir tutam aydınlık eşlik eder bize. O bir tutam aydınlık olmaz ise biz önümüzü göremeyiz. Aynadaki yüzümüzü göremeyiz. Ötekinde kendimizi göremeyiz.
GÖRECEĞİZ. İlle de ötekinde kendimizi göreceğiz. Aynı deniz otobüsünden inmiş, karanlık sabahın içinde ilerleyen finiküler yolcusu olarak, dışarıdaki boğuk havanın sanki içerisinin karanlığını bir derece daha koyulttuğu bu ortamda, bütün “ötekiler” aksimizi düşürdüğümüz endam aynası.