Geçtiğimiz hafta sonu en çok konuşulan konuların başında şüphesiz yatalak eşine ilaç yazdırmak üzere sağlık ocağına giden, hekimin hastayı görmeden ilaç yazamayacağını söylemesi üzerine hekim ile tartışan yaşlı adamın trajik ölümü oldu.
Haberin acı sonucunu değiştirelim: Doktor ile tartışan yaşlı adamın sesine gelen diğer hastalar öfkeli adamı güçlükle sakinleştirebildi. Adam sakinleştikten sonra, sorununun çözülmesi için yetkililerden yardım istedi. Yetkililerden istediği yardım henüz karşılanmayan adamın torunu, yatalak babaannesinin çektiği sıkıntıları aktaran bir vidyo çekti. Vidyo kısa zamanda paylaşım rekoru kırarak...
Ya da şöyle: Hastayı görmeden ilaç yazamayacağını söyleyen doktora öfkelenen yaşlı adam, elindeki bastonu doktorun başında kırdı, doktor aldığı darbe sonucu yere yığıldı...
Ya da şöyle: Yatalak eşi için ilaç yazdırmak üzere sağlık ocağına giden yaşlı adam, eşini görmeden ilaç yazamayacağını söyleyen hekime derdini anlatamayınca gözyaşlarına boğuldu. Adamın gözyaşlarından etkilenen sağlık ocağındaki hizmetli, yaşlı adamın halini vidyoya kaydederek yaşlı adamın derdini anlatmasına vesile oldu.
Dikkatinizi çektiği üzere alternatif sonların hiçbirinde polis yok. Hepsinde vidyo var. Neden bütün alternatif sonlara vidyo ekledim? Çünkü biz toplum olarak birbirimizi, servis edilen vidyolar üzerinden tanıyor/tanımlıyor/yargılıyoruz. Gördüğümüze göre hükmü veriyor, kimliğimize göre taraf olup haykırıyoruz.
Hikayeler sondan geriye doğru yazılır. Ama adalet sondan geriye doğru işlemez. Adalet mekanizmasının olayın her anını dikkate alması şarttır. Sosyal medya etkileşimi, olayın bütününü değil, fragmanını değerlendiren bir anlayışın gelişmesine vesile oluyor. Sosyal medyadaki doktor paylaşımlarında, hikayeyi sondan geriye doğru bile değil, tamamen meslektaşı koruma işgüdüsü ile “adalet” dağıtıldığını görmek mümkün.