Ahir zamandayız.
Bazı kahramanlar kendini imha ederek ayrılıyor aramızdan. Muhammed
Ali mesela...
Ölüm haberi bütün dünyada derin yankı uyandırdı.
Dünyanın dört bir tarafından insanlar güçsüzün sesi olan Muhammed
Ali'yi rahmetle andı, onun kahramanlığı üzerinden geçmişini
tazeledi.
Efsanesini yumruk yumruk inşa eden boksörün ölümünden sonra tanık
olduklarımız, hakikatin başka bir boyutuna götürdü/götürüyor her
birimizi.
Güçsüzlere güç olan Muhammed Ali'nin tek biyolojik oğlunun ve
torunlarının gıda yardımlarıyla hayatını sürdürmekte olduğunu
öğrenmek!
Sizi bilmem. Bana ağır geldi.
Yalan dünya dedikleri bu olsa gerek.
80 milyon dolarlık bir servete sahip olacaksın ve kanından kan,
canından can, adından ad verdiğin oğul, 2004 yılından bu yana maddi
zorluklar içinde yaşamını sürdürüyor olacak.
Oğul sana ulaşmaya çalışacak ama ulaşamayacak.
Oysa ne diyordu Muhammed Al:
“Şampiyon olduğum zaman,eski kot pantolonumu üzerime geçirip, eski
bir şapka takıp, sakal bırakarak, beni kimsenin tanımadığı bir
kasabanın sokaklarında yürüyüşe çıkacağım ve beni, sadece ben
olduğum için sevecek bir insan bulana kadar da yürüyeceğim...
Bulduğumda da onu 1 milyon dolarlık arazime tepeden bakan 250 bin
dolarlık evime götürüp, Cadillac arabalarımı, havanın yağmurlu
olduğu günlerde kullandığım kapalı havuzumu göstereceğim ve ona
'işte bunların hepsi senin, çünkü beni ben olduğum için seviyorsun'
diyeceğim.”
Oğullar babalarını sadece babaları olduğu için sever lakin çoğu
defa babalar üvey annenin söylemine kurban eder
oğullarını/kızlarını.
Bu böyledir. Tarih karısının sözüne kanıp kendi evladına düşman
kesilen babaların hikayesi ile doludur.