Bir adam akıcı bir Türkçe ile aktardığı çocukluk anısını anlatırken sunucu birden duraksıyor ve ortam birden sessizliğe bürünüyor. Sonra karşılıklı ağlaşmalar başlıyor. Hikâye kısa zamanda bütün toplumun gündemini işgaletmeye başlıyor. İnsanlar çocukluk yıllarına dönerek “evet tıpkı benim hayatıma benziyor, benzer şeyleri ben de yaşamıştım” demeye başlıyorlar.
Acı, neşe, yoksulluk ve yoksunluk… İnsanoğlunun müşterek kaderidir öyle değil mi? Hepimiz yaşamın bazı dönemlerinde yoksulluğa ve acıya duçar olmuşuzdur. Böyle durumlarda, acıya karşı potansiyel olarak taşıdığımız sabır flitlerini devreye sokup, yola kaldığımız yerden devam etmek zorundayız. Fakat ilginçtir toplumumuzda acıya karşı ilginç bir meyil var.