Gana’da Abdullah adında bir adam sıradan bir gün yaşarken, gökyüzünde dolaşan ilginç bir araçla karşılaşır. Başını yukarı doğru kaldırır ve bu aracı uzun süre seyreder. Sonra bir çocuk saflığı ile çevirir başını ve “bunun biraz büyüğünü yapıp beni Hicaz’a götürür müsünüz?” Diye sorar. Küresel kültürün kirlerine bulaşmamış saf ve duru bir bakış açısı ile muhatabına tekrar döner ve aynı soruyu bir kez daha sorar: “Bu aracın daha büyüğünü yapıp beni hicaza götürmez misiniz” Gana’da yoksulluğun tam bağrında yaşayan bir adamın size nasıl bir soru sormasını beklersiniz? Sanırım ilk aklınıza gelen, bu kişinin sizden para ya da iş istemesi olacaktır. Fakat öyle olmuyor. Ganalı Abdullah fıtratından uzaklaşmış kapitalist insanın hiç tahayyül dahi edemeyeceği bir talepte bulunuyor. Hicaz’a gitmek. Nihayet onun bu samimi talebi karşısında Allah bütün kapıları açar ve Ganalı Abdullah hayallerine yaklaşır.