Narsist bireylerin büyük çoğunluğu çocukluk çağında, duygusal örselenmeye ve düş kırıklığına maruz kalmıştır. Dağılan parçalarını toparlamaya güç yetiremeyen çocuk bu yaranın üzerini büyüklenmeci bir yapı ile örterek yaşamına devam etmiştir. Bu durum zaman geçtikte kronikleşmiş ve bireyin bütün yaşamını etki altına almaya başlamıştır. Artık kişi İnsanlarla ilişkilerini bu büyüklenmeci tavrı ile sürdürmekte ve kendini hayatın merkezinde görmektedir.
Narsist birey bilinçaltında kendini güçsüz ve yetersiz hissederken kişilerarası ilişkilerde güç odaklı bir yaklaşım sergilemektedir. Onun kendini diğerlerinden üstün görmek için her zaman bir bahanesi vardır. Özel ve biricik olduğuna inanan kişi daima kendi taleplerine odaklanmakta ve karşı tarafın taleplerini, beklentilerini acılarını hiçbir zaman hissedememektedir. Kişi her şeyin en iyisine layık olduğuna inanmakta, yeteneklerini abartarak özel ilgi beklentisi içinde olmaktadır. İnsanlarla ilişkilerini menfaatleri doğrultusunda şekillendirmekte, menfaati ile çakışan bir durum olduğunda en yakınlarına dahi vefasızlık gösterebilmektedir.