Güçlü bir endüstriye sahip olan Hollywood, sinemayı hem bir
propaganda aracı hem de ticari bir alan olarak görüyor. Dizi ve
filmlerde gösterime sunulan görüntüler, birey ve toplumların
zihinlerini esir alarak onları istenilen kalıplara sokabiliyor.
Bugün insanlar, ferdi kararlarından tutun da kişilerarası
ilişkilerde nasıl davranmaları gerektiği konusuna kadar her şeyi
ekranlarda sergilenen dizi ya da filmlerden öğreniyorlar. Küresel
güç odakları toplumların topraklarını işgal etmeden önce
zihinlerini, bilinç ve duyarlılık alanlarını işgal ediyor ve onları
sömürülmeye müsait varlıklar haline getiriyor.
Günümüzde sinema, kitlesel kültürün en etkin taşıyıcılarından biri
haline gelmiştir. Oysa ötekileştirilen, sömürülen ve yaşamın
kıyısına itilen insanların yaşam şartları ile ekranlarda sergilenen
hayatlar arasında dağlar kadar fark var. Burada sergilenen şaşalı
hayatlar yoksul insanın hiçbir zaman ulaşamayacağı bir hayattır. Bu
durum bu kişilerin zihinlerinde bir çelişkiye, yoksunluğa neden
oluyor. Bilinci köreltilen toplumlar bu çelişkinin farkına dahi
varamayıp, küresel etkinin altında silik birer nesneye
dönüşüyorlar.
Bugün küreselleşme ve sinema çeşitli boyutlarıyla farklı
disiplinler tarafından uzun süredir tartışılan iki kavram haline
gelmiştir. Zira güç odakları, sinema ve diziler vasıtasıyla küresel
kültürü dünyanın en ücra köşelerine kadar taşımakta ve yerel
kültürleri homojen hale getirmektedir. Ne yazık ki bu durum yeni
küresel ağların, melez formların oluşmasına neden oluyor.
Savaş ve işgallerin göbeğinde yer alan Ortadoğu halkları, kendi
kültürlerine yabancılaşarak küresel etkinin altında kalıyorlar. Bu
toplumların sadece toprakları değil, duyguları ve kültürel
birikimleri de işgal ediliyor. İyilik ve erdem yüklü bir mirasa
sahip olan Müslüman halklar, kendi köklerine yabancılaşmaya ve
küresel hegemonyanın güdümünde edilgen bir nesneye dönüşmeye
başlıyorlar. Yerel değerler, insani hasletler yavaş yavaş
katlediliyor. Ekranlarda sergilenen görüntüler kısa süre sonra bu
toplumlarda yaşayan bireylerin yaşam tarzı haline geliyor. Bilinci
uyuşturulan kitleler küresel baronların kurguladıkları oyunların
birer oyuncusu olmaktan kurtulamıyorlar.