Fatma Tuncer Gazeteoku

Sinemanın kültürel dönüşüme etkileri

Güçlü bir endüstriye sahip olan Hollywood, sinemayı hem bir propaganda aracı hem de ticari bir alan olarak görüyor. Dizi ve filmlerde gösterime sunulan görüntüler, birey ve toplumların zihinlerini esir alarak onları istenilen...

09 Temmuz 2017 | 105 okunma

Güçlü bir endüstriye sahip olan Hollywood, sinemayı hem bir propaganda aracı hem de ticari bir alan olarak görüyor. Dizi ve filmlerde gösterime sunulan görüntüler, birey ve toplumların zihinlerini esir alarak onları istenilen kalıplara sokabiliyor. Bugün insanlar, ferdi kararlarından tutun da kişilerarası ilişkilerde nasıl davranmaları gerektiği konusuna kadar her şeyi ekranlarda sergilenen dizi ya da filmlerden öğreniyorlar. Küresel güç odakları toplumların topraklarını işgal etmeden önce zihinlerini, bilinç ve duyarlılık alanlarını işgal ediyor ve onları sömürülmeye müsait varlıklar haline getiriyor.

Günümüzde sinema, kitlesel kültürün en etkin taşıyıcılarından biri haline gelmiştir. Oysa ötekileştirilen, sömürülen ve yaşamın kıyısına itilen insanların yaşam şartları ile ekranlarda sergilenen hayatlar arasında dağlar kadar fark var. Burada sergilenen şaşalı hayatlar yoksul insanın hiçbir zaman ulaşamayacağı bir hayattır. Bu durum bu kişilerin zihinlerinde bir çelişkiye, yoksunluğa neden oluyor. Bilinci köreltilen toplumlar bu çelişkinin farkına dahi varamayıp, küresel etkinin altında silik birer nesneye dönüşüyorlar.

Bugün küreselleşme ve sinema çeşitli boyutlarıyla farklı disiplinler tarafından uzun süredir tartışılan iki kavram haline gelmiştir. Zira güç odakları, sinema ve diziler vasıtasıyla küresel kültürü dünyanın en ücra köşelerine kadar taşımakta ve yerel kültürleri homojen hale getirmektedir. Ne yazık ki bu durum yeni küresel ağların, melez formların oluşmasına neden oluyor.

Savaş ve işgallerin göbeğinde yer alan Ortadoğu halkları, kendi kültürlerine yabancılaşarak küresel etkinin altında kalıyorlar. Bu toplumların sadece toprakları değil, duyguları ve kültürel birikimleri de işgal ediliyor. İyilik ve erdem yüklü bir mirasa sahip olan Müslüman halklar, kendi köklerine yabancılaşmaya ve küresel hegemonyanın güdümünde edilgen bir nesneye dönüşmeye başlıyorlar. Yerel değerler, insani hasletler yavaş yavaş katlediliyor. Ekranlarda sergilenen görüntüler kısa süre sonra bu toplumlarda yaşayan bireylerin yaşam tarzı haline geliyor. Bilinci uyuşturulan kitleler küresel baronların kurguladıkları oyunların birer oyuncusu olmaktan kurtulamıyorlar.

YAZININ DEVAMI

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Dünya adalet gününde ne hissettiniz? 27 Aralık 2017 | 164 Okunma Şimdiden sonra ne olacak? 26 Aralık 2017 | 2.536 Okunma Okullarda şiddet eğitimi 25 Aralık 2017 | 223 Okunma Şiddet toplumuna mı dönüşüyoruz? 23 Aralık 2017 | 153 Okunma Sıradan şeyler (2) 22 Aralık 2017 | 125 Okunma