Siyasi tarihimizin en lanetli olaylarının başında, hiç kuşkusuz, 15 Temmuz (2016) hain ve uğursuz darbe girişimi gelir. 251 can o gece hayatını kaybetti. Demokratik sistemin kalbi TBMM’ye saldırıldı. Gözü dönmüş bir güruh o gece ülkeyi teslim almaya kalkıştı.
‘‘Unutmayacağız, unutturmayacağız’’ diyenler haklı, unutulmamalı.
Lanetlenmeyi hak etmesi yalnız o gecede yaşananlar yüzünden değil; devlet-millet dengesini derinden etkileyen pek çok olumsuzluklar da o gecede yaşananlar ardından sökün etti. Bugün toplumu geren ne kadar şikayet sebebi varsa, pek çoğu, ’15 Temmuz’ hunharlığının başımıza açtığı rahneler sebebiyledir.
Yüzbinlerce ailenin rahat ve huzurunu kaçıran gelişmeler o gecenin eseridir.
Hayatları boyunca demokrasiden yana tavır belirlemiş, sadece darbelere değil askeri vesayetin bütün biçimlerine karşı çıkmış nice insan, darbe girişimiyle ilintilendirilerek hesaba çekildi, halen de çekiliyor.
Hesap sormada sınırın nereden çekileceğine, aradan geçen bunca yıla rağmen, hala karar verilemedi. Yakın zamana kadar ’17-25 Aralık 2013’ tarihi önemseniyordu; Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan dün yaptığı konuşmada sınırı üç yıl daha geriye -2010 yılına- taşıdı.