Sahile vuran Suriyeli çocuk Aylan’ın cesedi vicdan yoksunu bilinenlerin bile yüreğini sızlattı; taş kalplilerde iki damla da olsa gözyaşı belirdiği görüldü.
Aylan bebek bugünün dünyasının acımasızlığına ölümüyle tanıklık etmiş oldu.
Eğer izin verirsek, önümüzdeki sorunun mahiyetini gözlerden kaçırma ve dikkatleri esas sorundan uzaklaştırıp onun ürettiği bir yan soruna çekme işlevini üstlenecek Aylan bebek...
Buna izin vermemeliyiz.
Esas sorun Aylan bebek ve ailesinin ülkelerinde barınamamalarına yol açan, savaştır; onların Suriye’den kaçmaları, geçici barınakta kalmaktansa bir Batı ülkesine kaçak ya da sığınmacı olarak gitmek üzere macerayı göze almaları bir yan sorundur.
Dikkat ederseniz, taş kalplilere gözyaşı döktüren Aylan’ın sahile vurmuş cesedinin fotoğrafı, Avrupa’nın sınırlarını sığınmacılara sıkı sıkıya kapatmış ülkelerinde bir iç sorgulamaya yol açtı. Yalnızca mülteci sorununun sorgulanmasına...
Fotoğraftan sonra birkaç ülke sınırlı sayıda mülteciyi kabul edeceğini duyurdu. O kadar...
Halbuki, Aylan’ın ailesi gibi ölümü göze alarak kendilerini kabul edecek ülke arayan yüz binlerce aile var. Suriye’deki savaş yüzünden ölenlerin sayısı yüz binlerle ifade ediyor; ülke nüfusunun yarıya yakını yerlerinden oldu, onların yarısı başka ülkelerin merhametine sığınmak zorunda kaldı.
Savaş şimdiki hızıyla devam ederse, iki tarafın birbirine savurduğu bombalar ve göğüs göğüse çatışmalar yüzünden, ayakta tek bina ve yarasızberesiz insan kalmayacak...
Dünyanın en eski medeniyetlerinin kavuştuğu noktadaki Suriye, şimdiden harabistana dönmüş durumda.
Sorun budur. Aylan, ailesi ve diğerleri bu sorun yüzünden ölmeyi de göze alıyorlar...
Cevabı beklenen soru “mültecilere ne yapılacağı” değil, mülteci sorununa da yol açan savaşın nasıl sona erdirileceğidir... Aylan’ın Bodrum sahiline vurmuş cesedinin fotoğrafını gören Obama’lar, Merkel’ler, Hollande’lar, Cameron’lar,Renzi’ler az sayıda mülteciyi rahatlatarak vicdanlarını soğutmayı düşünüyor; buna karşılık sorunun kaynağına yönelerek savaşı sona erdirmek için bir araya gelmeyi akıllarına bile getirmiyorlar.
İnsanlar ölüyor, oralı olunmuyor...
Medeniyet eserleri yok oluyor, işitmezden geliyorlar...
Bir ülke insanlarıyla beraber hayalet ülke haline dönüşüyor, umursamıyorlar...
2 milyona yakın Suriyeli Türkiye’de bir o kadarı da Ürdün ve Lübnan’da kendilerine asgari şartlar sunan çadır-kentlerde ömür sürüyor, sayılarının ne olduğunu kimsenin bilmediği çocuklar ve kadın nâmert ellerde kirletiliyor, fuhuşa ve dilenciliğe sevk ediliyor; habersiz görünüyorlar...
Aylan’ın sahile vuran cesedi vicdanlarını uyandırır sanırdım; sadece uyanmış görüntüsüyle yetinecekleri anlaşılıyor.