Bazıları olana şimdiden ‘Üçüncü Dünya Savaşı’ adını taktı; henüz sıcak çatışmalar yalnızca iki bağımsız ülke arasında geçtiği için ‘savaş’ sözcüğünün önüne ‘dünya’ sıfatını eklemek bana pek doğru gelmiyor.
Ancak Rusya’nın Ukrayna komşusunu askerler göndererek işgale kalkışması, bunun için 60 km tutan kalabalık bir tank konvoyunu ülkeye göndermesi, onların da havadan ve karadan saldırılarda ölümcül silahlar kullanarak karşılarına çıkan çoğu sivil insanları öldürmesine hiç tereddütsüz ‘savaş’ diyebiliyorum.
Bugün bir haftasını dolduracak olan çatışmalar elbette ‘savaş’ olarak tarihe geçecek.
Önemli mi? Önemli tabii… ‘Savaş’ ise, olan biten için ‘savaş hukuku’ uygulanacaktır.
İşgalci Rusya daha ilk gününden başlayarak askeri harekatı sırasında savaş hukukuna uymuyor.
Sonunda arzu ettiği hedefe varsa, Ukrayna’yı istila edip mevcut hükümeti ve seçimle iş başına gelmiş cumhurbaşkanını devirerek bunların yerlerine kendisine tabi olmaya hazır insanları getirse bile, bu başarısı Rusya ile lideri Vladimir Putin’i ‘savaş hukuku’na aykırı davrandıkları için yargılanmaktan kurtaramaz.
Nitekim uluslararası ceza mahkemeleri konunun üstüne düştü bile.
Meydana gelen çatışmacı ortama ‘savaş’ teşhisi koymak, savaşan taraflardan işgalci olana hukuka uygun davranmadığı için ‘suçlu’ sıfatını uygun görmek, içimizden bazılarını nedense rahatsız ediyor.