‘‘Malezya’da olan bitenleri seçim sonrası takipten mi vazgeçtin?’ diye sordu bir dostum.
Vazgeçmiş değilim. Bir zamanlar Türkiye ile birlikte İslam Dünyası’nın yükselen yıldızı olarak ilan edilen ve bölgesinde bir kalkınma mucizesi bilinen Malezya’yı hiçbir zaman ilgimin dışına çıkarmadım, hele şimdi gün gün izliyorum. Ancak Malezya’da meydana gelen gelişmeler ile ülkemizde yaşananlar arasında hemen hiçbir benzerlik bulunmuyor, bu yüzden ilgi duyulmaz diye öğrendiklerimi paylaşmıyorum.
Gücünün zirvesindeyken seçimle devrilen Necip Rezzak (Najib Razak diye yazılıyor) ülkenin ‘başbakan olmak üzere doğmuş’ denilebilecek bir ailesinden geliyor; babası ülkenin ikinci başbakanıydı, o görevde babasını amcası izlemişti. İngiliz okullarında yetişmiş, kendi öz dilini hatasız konuşamayan Necip’i son bulunduğu göreve ülkenin efsane yöneticisi Mahasir Muhammed (Mahathir Mohamad) emekli olup kenara çekilmeye karar verdiğinde, kendi eliyle getirip başbakan yapmıştı.
Adamın etrafı bütünüyle gözü para hırsıyla kör olmuş kişilerle çevrilmişti.
Kendisinin vaktiyle bizzat kurduğu bir fonda (1MDB) bulunması gereken paranın 7.5 milyar dolarının kaybolduğu, 4.5 milyarlık bir bölümünün ABD bankalarında bulunduğu ve yaklaşık 700 milyon dolardan daha fazlasının da Necip’in şahsi hesabında durduğu Amerikalılar tarafından ortaya çıkarılmıştı. Necip bu paranın kendisine Suudi Arabistanlı bir dostu tarafından hediye edildiğini beyan etmişti.
Donald Trump henüz politikaya soyunmadığı yıllardan tanıdığı Necip Rezzak’ı başkan olduktan sonra Amerikan basınına ‘‘Kendileri benim en sevdiğim başbakan olur’’ diye tanıtarak Beyaz Saray’da ve Miami Beach’teki evinde ağırlamış, ikili saatler boyu golf da oynamıştı. Amerikan adalet bakanlığının onunla ilgili kalın bir suç dosyası bulunduğu halde…