Önce şu temel gerçeği paylaşayım: Her türlü ihtilafta taraflar genellikle kendilerinin haklı olduğuna inanır, hep karşı taraf suçlanır... Ayrıntılara fazla dikkat etmezseniz, tarafların kendilerini savunurken kullandıkları argümanları haklı da bulabilirsiniz.
-Savaşlar da öyledir: Mutlaka ilk saldıran biri vardır; ama hiç kuşkunuz olmasın, onun da cebinde neden saldırdığını açıklayabileceği bir gerekçesi bulunur.
-Bu durumda, sağlıklı bir değerlendirme için, gelişmelere daha geniş açıdan bakmaktan başka bir yol yok.
-Geçen yüzyıla damgasını vuran 2 dünya savaşına boşuna “paylaşım savaşları”denilmiyor. İmparatorlukların tasfiyesi, onların yerini küçülmüş sınırlara sahip ulus devletlerin alması, ardından birkaç ülkenin çıkarlarına göre oluşan bir “yeni dünya düzeni” için o savaşlar gerekliydi.
-İsterseniz lafı fazla uzatmadan günümüzdeki gelişmelere göz atalım...
-Suudi Arabistan 46 kişiyle birlikte bir Şii âlimi de idam etti. Ardından, İran’daki Suudi Arabistan’ın diplomatik temsilciliklerine saldırılar başladı. Bunun üzerine, Suudi Arabistan ve “Körfez İşbirliği Örgütü”ndeki müttefikleri, İran ile diplomatik ilişkilerini kesme kararı aldı.