Uygarlık sahip olunan maddi değerlerle ölçülmez. “Zengin ülkeler uygardır, fakirler değil” denilemez. Uygar ülkeler, vatandaşlarının rahat ve huzur içerisinde yaşadığı, kimsenin başına durduk yere dertler açılmadığı, her şeyin kuralına uygun cereyan ettiği ülkelerdir.
Süleyman Demirel, demokrasiyi, “Sabahın köründe kapısı çalınan insanın gelenin sütçü olduğundan kuşku duymadığı rejimdir” diye tanımlardı.
Uygar ülke de ‘hukukun üstünlüğü’ ilkesinin dört dörtlük uygulandığı ülkedir.
Anayasasında “Cumhuriyet’in nitelikleri” arasında ‘hukuk devleti‘ olduğu özellikle belirtildiği için Türkiye de uygar veya hiç değilse uygar olmayı hedef seçmiş bir ülkedir.
Bu girişi ‘hukukun temel ilkelerinden biri’ olan ‘suçun şahsiliği’ ilkesini hatırlatmak için yaptım.
Hukukun üstünlüğünün hassasiyetle geçerli olduğu ülkelere ait bu ilke aslında Ortaçağlar’dan bu yana bilinir ve uygulanır. İslam toplumları için, bu, çok daha önce, Kur’an-ı Kerim’in “Kimse kimsenin günah yükünü çekmez” ayeti (Zümer 7) ile ana kural haline getirilmiştir.