Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan önce arife günü uğradığı Moskova’dan dönerken, ardından bayram namazı çıkışında, Suriye’ye dair bazı açıklamalar yaptı.
İlkinde, “Esed Suriye’nin yüzde 15’ini kontrol edebiliyor; Şam’dan başlayıp Humus, Hama üzerinden Lazkiye’yle Akdeniz’e açılan bir butik devlet kurma peşinde” dedi Cumhurbaşkanı; ikincisinde de şu yarım cümleyi kurdu: “Esed’siz bir sürecin olması veya geçiş sürecinde belki Esed ile gidilme gibi bir şey olabilir...”
Yarım cümle, iç tüketimde kullanılabileceği için, bizim medyanın iştahını kabarttı.
Bayram boyunca “Esad birdenbire Esed oluvermişti, şimdi yeniden Esad’a dönülecek” başlıklı haberler okudunuz, yorumlar dinlediniz.
Oysa daha fazla dikkat edilmesi gereken “butik devlet” deyiminin geçtiği ilk açıklamaydı.
Suriye’de bir insanlık dramı yaşanıyor. “Arap baharı” sürecinin öznesi olan ülkeler arasına en son katılan Suriye’de işler çığırından çıktı. Ülkenin neredeyse yarısını yerle bir, nüfusunun da yarıya yakınını yerinden eden bir sarsıntıya dönüştü yaşanan...
En kötüsü ise, bu sarsıntıyla koltuğunu kaybetmesi beklenen Beşar Esad’ın devlet başkanlığı koltuğunda hâlâ oturuyor olması...
Silahlı muhalefet, Esad’ı devlet başkanlığından götürene kadar iç savaşa devam etmeye kararlı; Esad da muhalefetin elinde silah bulunduğu sürece iç savaşın tahribatına aldırmak niyetinde görünmüyor.
İç savaşın bitmesi için devreye girmesi gereken dış odaklar ise BM sisteminin kilitleyici özelliği sebebiyle felç halde.
Esad yönetimini sona erdirecek her uluslararası girişime Rusya “veto” ile mukabele ediyor; Rusya’nın razı olup olumlu oy kullanabileceği formüllerin hepsindeyse Esad’ın yerinde kalması öngörülüyor.
AK Parti hükümeti “Esad’la olmaz” tavrını ısrarla sürdürüyor; Cumhurbaşkanı Erdoğan Moskova ziyareti ve sonrasında ağzından çıkanlar üzerine getirilen yorumlara cevap olarak “Bizim Esad’a karşı duruşumuz değişmedi” dediğine göre, o tavırda bir değişiklikten söz edilemez.
Yine de bir şeylerin değiştiği belli.