Önce şu gerçeği aklımızda tutalım: Bugün ülkemizde, siyaset, dış politika, ekonomi dahil her alanda ne oluyorsa -ve hatta ne olmuyorsa-, bunun tek bir sebebi var: Seçim ufukta görünüyor…
İktidar cephesi gücünü önümüzdeki seçimde bir kez daha korumak istiyor; bunun için de hem genel seçimi hem de cumhurbaşkanlığı seçimini kazanması şart. Birkaç zamandır siyasi alanda karşımıza çıkan her yeni durum, sandıkta bu sonucu alma amacıyla ilgili.
AK Parti, iktidarın büyük ortağı olarak, siyasi geleceğini bu seçime bağlamış durumda; Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan da, seçimde aday olabilmeyi, aday olarak girdiğinde de ilk turda olmasa bile ikinci turda kazanmayı hedef olarak belirlemiş, bunu sağlayacak biçimde davranıyor.
[MHP için durum biraz daha farklı. İlk tercihi %7’ye indirilmiş barajı aşarak TBMM’deki varlığını devam ettirmesi olsa ve seçime kadar Millet İttifakı’na karşı propagandasını sürdürse de, rakip cephenin sandıktan galip çıkması halinde, MHP’nin AK Parti kadar üzülmesi gerekmeyecek. İYİ Parti’nin içinde yer alacağı yeni iktidar ‘MHP davası’nın başka bir isimle devamı olacak da ondan… Hele Mansur Yavaş cumhurbaşkanı adayı gösterilse ve kazansa, MHP kadrosu, kendileri zafer kazanmış kadar sevinç bile duyabilir.]
Seçimi hangi cephe kazanabilir?
Kamuoyu yoklamaları henüz bu soruya kesin cevap vermeye müsait değil.