Vali teftiş için habersiz geldiği kazada kaymakamı bulamayınca hükümet konağının kapısına bir koltuk koydurmuş ve orada oturup geleni geçeni seyrediyormuş… Bir bakmış, yaşlıca kaymakam -makam arabası gibi- küçükçe bir merkebin üzerinde geliyor. Yaklaşınca, vali, “Aman kaymakam bey, merkep sizi düşürmesin” diye takılacak olmuş… Kaymakam hiç duraklamaksızın “Merkebim pek ‘kâmil’dir paşam” cevabını vermiş…
Edebiyat tarihleri bu mükalemeyi kayda geçiriyorlar; çünkü valinin adı Kâmil Paşa, ona cevabı patlatan da hicivleriyle meşhur Şair Eşref…
Düşünün, valiyi ‘merkep’ yapan bir kaymakam… Hem de yüzüne karşı…
Bir kere ömrünün büyük bölümü devlet hizmetinde geçmiş biri o: 1879’da Fatsa’da başladığı kaymakamlık görevini, Çapakçur, Hezan, Ünye, Tirebolu, Garbi Karaağaç (Acıpayam), Buldan, Kula, Kırkağaç ve Gördes’te de sürdürmüş…
Devleti tanıyor. Devletin kaymakamı. Ama şu mısra da ona ait: “Asiyab-ı devleti bir hâr da olsa döndürür.” Mısrada geçen ‘asiyâb’ çark, ‘hâr’ da merkep demek.