Siyasi literatürde sıkça karşımıza çıkan bir yaklaşım var. “Büyük fotoğrafa bakalım” yaklaşımı. Ne zaman birileri genel kabule aykırı bir tez veya teklifle ortaya atılsa, bir yerlerden birileri, “Öyle ama büyük fotoğrafa bakarsak…” diye başlayan bir cümleyle onların karşısına dikiliyor.
‘Büyük fotoğraf’ genellikle var olanın, göz önünde bulunanın kabulü anlamına geliyor.
O zaman da ele alınan konu biraz daha anlaşılmaz oluyor.
Aslında siyaseti değerlendirmede önem taşıyan ‘fotoğraf’, biraz yakından bakılınca görüleceği üzere, küçük karelerden oluşuyor. Gerçek o küçük karelerde gizli ve onları görmek için de bazı özellikler bulunması gerekiyor.
Sherlock Holmes’un detaylara dikkati ya da Hercule Poirot’un yaratıcısı Agatha Christie’nin tercih ettiği deyimle gri beyin hücrelerini çalıştırmak şart.
Örnek mi istiyorsunuz; o halde son gelişmelere bu gözle yaklaşalım.