İnsan hayattan kıdem aldıkça vaktiyle görüp geçirdikleri sayesinde gençlere nasip olmayan bir özelliğe de kavuşuyor. Bizim ülkemizde, yaşınız müsaitse, yalnız tarihin değil, günlük olayların bile kısa aralıklarla tekerrür ettiğini fark ediyorsunuz…
Şu kar yağışının ülkemizin en büyük kenti İstanbul’u teslim aldığı ilk gün yaşananları göz önüne getirelim.
Kar yağdı diye ana yolların bile trafiğe kapanması, yol kıyılarında insanların içinde bulundukları araçlarla birlikte saatler boyu beklemek zorunda kalması, Avrupa’nın en büyük havalimanındaki kargo binasının çatısının çökmesi, uçaklar kalkamadığı için yerli-yabancı yolcuların perişan olup isyana kalkışması, üniversitelerin ve pek çok iş yerinin tatil edilmesi, gençler için hayatlarının en büyük olaylarıdır herhalde.
Benim için ise hayatım boyunca kim bilir kaç kez yaşadığım sıradan olağanüstülükte bir olay bu.
Dahası da var: Yoğun kar yağışı sırasında meydana çıkan sorunların genel ve yerel yönetimler veya iktidardakiler ile muhalefet saflarındaki partiler arasında çekişmeye sebep olmasıyla da ilk kez karşılaşılmıyor.
Yağış durdu, karlar erimeye de başladı, ancak siyasi kavga bütün hızıyla devam ediyor ve duracağa da benzemiyor. İktidar cephesi İstanbul -bir dereceye kadar da Ankara- yenilgisinin verdiği psikolojik rahatsızlığı üzerinden atabilmiş değil; karın kapıya dayadığı sorunların faturasını belediye başkanı Ekrem İmamoğlu’na çıkartma çabaları her geçen gün daha da artıyor.