Özel televizyonların yaygınlık kazanmaya başladığı ilk dönemlerdeydi diye hatırlıyorum; farklı düşünen birkaç ismin karşısında yer almam gereken bir tartışma programına çıkmıştım. Yaşa bağlı çeşitli hastalıklarla şimdilerde cezaevinde başa çıkmaya çalışan Ali Bulaç’la beraberdik o programda.
Birkaç gün sonra karşı cepheden biri gazetedeki sütununda şunu yazacaktı: “Bunlarla bizimkiler TV’de karşı karşıya gelince zihinler karışıyor, bizimkiler yeniliyor; en iyisi bunları birbirleriyle karşı karşıya getirip aralarındaki farklılıkları sergilemek…”
Gecikmeli de olsa o beklenti yerine getirildi.
Tabii bugün artık farklı düşünenler tartışmalarda yer alamıyor, hatta çoğumuzun yazı hayatları da erken sona erdi. Aykırı seslerin yer almadığı bir tartışma ortamında insanların önüne düşünce olarak fazla seçenek sunulmuyor.
Kafalar bu sayede konforlu, zihinler dinç.
Savaş için dua edildi
Yazıya böyle girmemin sebebi dün dinlediğim bir cuma hutbesi…
İstanbul’un selatin camilerinden birinde cuma namazını eda ettim. Namazdan önce minbere çıkan hatip birlik ve beraberlik eksenli bir hutbe okuduktan sonra uzunca sayılacak bir dua etmeyi de ihmal etmedi.